Gazeteci Tuğba Tekerek’in 2023’te İletişim Yayınları arasında çıkan, Taşra Üniversiteleri AK Parti’nin Arka Kampüsü, adlı kitabı üniversitelerinin taşra hallerine ışık tutan bir eser olarak karşımızı çıkıyor.
Tekerek, kitabı “babama ve başka türlü bir eğitimin, başka türlü bir dünyanın mümkün olduğunu gösteren Boğaziçi Üniversitesi’ne, onun için direnenlere” ithaf etmiştir.
Ödüllü gazeteci Tuğba Tekerek’in sekiz yıl süren bir araştırma sonucu kaleme aldığı ve İletişim Yayınları’ndan çıkan “Taşra Üniversiteleri AK Parti’nin Arka Kampüsü”, isimli kitapta beş şehir beş üniversite kapsamında Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Kilis 7 Aralık ve Yalova Üniversitesi’ni incelemiştir. Taşra üniversitelerinin kuruluş süreçlerini, eğitim kadrolarının seçilmesi-kadrolaşma süreci, derslerini içerikleri, üniversitenin “bilimsel” faaliyetleri, kentle ilişkisi, inanç, kimlik ve cinsiyet üzerinden sosyal yaşam bağlamında ele alınıyor.
Türkiye’de son yirmi yılda ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal gerekçelerle birçok üniversite kurulmuştur. Bu üniversitelerin pek çoğu taşrada kurulduğundan dolayı birçok sorunlarla karşı karşıyadır. Tekerek’in kitabında belirttiği gibi, “Ak Parti 2002 iktidara geldiğinde, Niğde’den Tokat’a, Edirne’den Kars’a Türkiye’nin 40 ilinde 53 devlet üniversitesi vardı. Üstelik bu 40 ilin dışındaki pek çok küçük şehirde de üniversitelere bağlı fakülteler ve yüksekokullar açılmıştı…
Ak parti 2006’dan itibaren tün fakülte ve yüksekokulları, yanına yenilerini ekleyerek birer üniversiteye dönüştürdü. Üç yılda 41 il1 41 üniversite kurdu. Mayıs 2008’de Hakkari’ye de üniversite kurulduğunda, ülkede üniversitesiz şehir kalmamıştı. Ne var ki, üniversite furyası burada bitmedi.” İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Erzurum, Konya, Kayseri ve Konya gibi iller ikinci, üçüncü ve dördüncü üniversitelere ev sahipliği yaptı. 2002 yılında 53 olan üniversite sayısı 2023 sonuna doğru 206’ya yükselmiştir. Bunlardan 129’u devlet, 77’si vakıf üniversiteleridir.
“Eğitim seviyesi yükseldikçe oy oranımız düşüyor” diyen bakanların, “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor.” diyen üniversite yöneticilerinin olduğu ülke genelde eğitimin geleceği noktayı açıklamaya gerek bırakmıyor.
Kitapta ele alınan konunun taşra üniversiteleri olması, ilk etapta okuyanların, kitabın bir araştırma kitabı olduğunu düşünmesine neden olabilir. Fakat üniversitenin, “araştırma yapmak, üst düzeyde eğitim yapmak, bilgi üretmek ve bu faaliyetlerin çıktılarının yaymak” ve bütün bunlar için “heyecan, merak, itiraz”ın olması gerektiği düşünüldüğünde siyasal, sosyal ve kültürel gelişmelerin de dikkate alındığında taşra üniversitelerin önemi anlaşılacaktır.
“Gençler üniversitede bilimle, tarihle, sanatla tanışıp farklı düşünce dünyalarına açılacaklarına dinle harmanlanmış beşinci sınıf yaşam koçu önerilerine, uydurma tarih hikayelerine maruz kalıyorlar Gitmedikleri Kuran kursunun hocasını üniversitede karşılarında buluyor, camide anlatılan hikayeleri yurtta dinlemek zorunda kalıyorlar. Üniversite, gençler için bir arayışın mekanı olması gerekirken, “mutlak doğru”nun onların ayağına geldiği ve bir türlü gitmediği mekan oluyor.” İktidar, sadece taşra üniversitelerine değil bütün bir topluma giydirmeye çalıştığı deli gömleği bu tarifle de kendisini gösteriyor.
Kitap, iktidarın genelde eğitime özelde üniversite eğitimine bakış açısını yansıtmasını merak edenlerin ilgi duyacağı bir yapıttır.