1934 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Yapaltın (şimdiki adı Gümüştepe) köyünde dünyaya geldi. Babası Türk, annesi Kürt’tür. Ailesinin sekiz çocuğundan biridir. Beş yaşındayken ailesiyle birlikte Ağrı’nın Tutak ilçesine dedesinden kalma yerlere tekrar sahip olmak ve oraları işletmek maksadıyla göç etti. Bölgede bulunan toprak ağalarının toprakları gasp ettiklerinden dolayı babası ailenin geçimini sağlamak için köylerde imamlık yapmaya başladı.
Turan Dursun ilkokul yaşına geldiğinde babası tarafından “gavur okulu” diye ilkokula gönderilmedi. Babası imamlık yaparken Turan Dursun’da 13–14 yaşlarına kadar bölgede bulunan mollalardan din eğitimi aldı. Babanın hayali, oğlunun “Basra’da ve Kufe’de bile görülmeyecek bir alim” olmasını istiyordu. Bu nedenle, oğlunu din eğitimi alması için 8-9 yaşlarında çok zor yaşam koşullarına sahip bir medreseye verdi. Dursun, bu dönemi ve yaşadıklarını “Kulleteyn” adlı romanında anlattı. Daha sonra çeşitli il ve ilçelerde hocalarda okuyup icazet aldı. Bir süre imamlık yaptı. Askere gitmeden önce Kürtçe, Arapça ve Çerkezce öğrendi ve Antropolojiyle ilgilendi. Okuma yazmayı askerlikte (1955-57) öğrendi.
Müftülük sınavını kazandı ancak, ilkokul diploması olmadığı için ataması yapılmadı. İlkokul dışarıdan bitirdi. Bir dönem İstanbul’da yüksek okullarda öğrenci ve imamlara Arapça dersi verdi. Müftülük sınavını kazanarak, sırasıyla Tekirdağ, Gemerek (Sivas), Altındağ (Ankara), Sivas ve Sinop-Türkeli il ve ilçelerinde müftü olarak görev yaptı. Bu dönemde dinleri ayrıntılı olarak araştırdı. Yaptığı yoğun okumalar sonucu dini inancında şüpheler yaşadı ve 1958 yılında başladığı müftülük görevinden 1966 yılında ayrıldı.
Sivas müftüsü iken alışılmadık bir görünüm sergiledi. Ortaokulu dışarıda bitirdi. Köyleri ağaçlandırmak ve suya kavuşmaları için çalışmalar yaptı. Müftülük lojmanı yerine hastane yapılmasını istedi. Süleymancılarla çatıştı. Tarık Zafer Tunaya’nın başkanı olduğu Devrim Ocakları’nın kurucusu oldu. “Sovyetler Birliği’nden para alıyor” diye ihbar edildi. “Komünist” diye hedef gösterildi. Liseyi de bitirmek üzereyken bir silahlı saldırının hedefi oldu. Sürgünler yaşadı.
Turan Dursun, 1966 yılında müftülük görevinden ayrılıp, TRT’ye geçti. TRT’de ambar, malzeme, koruma ve evrak memurluğu görevlerinde bulundu. Daha sonra prodüktörlük sınavını kazandı. TRT Kültür Müdürlüğü’nde birçok yapımı hazırladı. 1976 yılında TRT Genel Müdürü Şaban Karataş’ın baskısıyla Erzurum Radyosu’na sürüldü. 1978 yılında Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, TRT Genel Müdürü Cengiz Taşer’den “kovulması” talep edildi. Hazırladığı pek çok program denetimden geçmedi. 1982 yılında emekli oldu.
Turan Dursun 1989-2000 yılları arasında 2000’e Doğru dergisinde “Din Bilgisi” adlı köşede ve çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Yazdığı bu yazılardan dolayı gericilerin hedefi oldu.
Turan Dursun, 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul’da evinden işine giderken gericiler tarafından yapılan silahlı saldırı sonucu katledildi. Cinayetten dört yıl sonra, “İslami Hareket Örgütü”ne yönelik yapılan operasyonla cinayetin çözüldüğü açıklandı. Bu örgütün üyelerinden ve cinayetin azmettirici olan İrfan Çağrıcı, müebbet hapis cezası aldı. Cinayetin tetikçisi Muzaffer Dalmaz’ın ise yurt dışına kaçtığı söylendi. Gerçekte ise cinayetin arka planı hiçbir biçimde açığa çıkarılmadı.
Turan Dursun’un katledilmesinden sonra, Oğlu Abit Dursun’un ifadesine göre, “4 Eylül 1990’da Turan Dursun vurulduktan 40-45 dakika sonra polis geliyor. Çok daha erken gelen siviller evi darmadağın ediyor. Birçok eseri ve çalışması siyah poşetlere konuluyor, onlar çıkarken de resmi giysili polisler içeri giriyor. Biz sivil polislerin götürdüğü eserleri ve çalışmaları Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak istedik. Ama 9 yıldır bu girişimimizle ilgili hiçbir sonuç alamadık. Kuran Ansiklopedisi’nin 2000 sayfası, ‘Kulleteyn’ isimli kitabın ikinci ve sonraki ciltleri yok. Her şeyi götürmüşler. Bir yaşam boyu büyük emekle ortaya çıkarılan her şeyi. Bütün bunlar sivillerin eve girmesinden sonra kayboldu. Devlet içindeki bazı güçler, yasadışı devlet odakları bu eşyaları alıp gitti.” Ayrıca, cinayet sonrası evde yapılan aramada, Turan Dursun’un yatağının üzerine “Kutsal Terör Hizbullah” adında bir kitap bırakılarak mesaj verilmek istendiği ifade edildi.
Turan Dursun’un kitapları ölümünden sonra yayınlanabildi. Ölümünden sonra yayınlanan kitapları şunlardır: Din Bu (4 Cilt), Allah, Din ve Cinsellik, Dua, Evren Bir Şaka mı?, Kulleteyn, Kur’an, Kur’an Ansiklopedi (8 cilt), Kutsal Kitapların Kaynakları (3 cilt), Müslümanlık ve Nurculuk, Şeriat Böyle, Ünlülere Mektuplar ve İbn_i Haldun’un Mukaddime (2) cilt) çevrisi.
Turan Dursun anısına 1992-2002 yılları arasında Turan Dursun Araştırma ve İnceleme Ödülü verilmiştir.
“ “Akıl” ve “Bilim”, aydınlık kesimdedir. “Din”, “iman”sa karanlık kesimde. Aklın, bilimin “ölçüleri” bellidir. “Gözlem” vardır, “deney” vardır, ”nesnellik” vardır… Yolu ışıklandıran da bunlar. Din ve imandaysa bunlar yoktur. Karanlığı da bundan…”
“Karanlıkla savaşırken ışık gereklidir. Dinin, imanın üzerine gidilirken de.”
“Bende inanç devrimi neden oldu? Ya da neden inançsızlık oluştu? Onu belirteyim: Doğru bilime yönelmiştim. Çok büyük kütüphanelere gittim. O zaman ben İslam’ın kökenini gördüm, okudum. Söylencelerden de okudum. Bir gün “Sümer Efsanesi” ile karşılaştım. Sümerler’de bir Tufan efsanesi. Baktım, Tevrat’ta var, Kur’an’da var. Bu bir efsane, nasıl olur da Tevrat’ta, Kur’an’da olabilir? Milattan önce 3000 yılında kaleme alındığı sanılıyor. İslam’ dan, hatta Kur’an’dan çok önce. Peki, bunlarda olan, Kutsal kitaplarda ne arıyor? Sonra, Hammurabi Yasaları’nın kimi maddeleri Tevrat’a aynen geçmiş, ondan sonra Kur’an’a da yansımış, yani sarsılmalar benim öyle başladı.”
“Bence din insanlığa çok şey yitirtmiştir. Dinsizlik ne kazandırır? Önce bu yitirilen şeyleri bir daha yitirme durumuna düşmemeyi kazandırır. Dinler neyi yitirtmiştir? Bana göre dinler insana gözyaşı getirmiştir, ölümler getirmiştir. İslam da bunların arasındadır. Bugün Yahudiler eğer Filistinlilere birtakım zulümler yapıyorlarsa, bence bunların Yahudiliğin içindeki Yehova’nın, Tevrat Yehovası’nın insanların kafasına aşıladıklarının çok büyük etkisi vardır. “Gidin, vurun, acımayın.” İslam’da da öyle olmuştur. Muhammed döneminde de öyle olmuştur. Ebu Bekir döneminde de, daha sonraki dönemlerde de. Ebu Bekir döneminde, “Riddet” (dinden dönme) olaylarında, belgelere göre, ateş havuzları açılmıştır. O ateş havuzlarına insanlar inançlarından dolayı atılmış, yakılmışlardır.”
“Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?”
Aydınlanma savaşının neferlerinden biri de Turan Dursun’dur. Öldürüldüğünde 56 yaşındaydı ve öldürülmesinin üzerinden 33 yıl geçti. Cinayeti karanlık güçler, gericiler işledi. Cinayet hala karanlıktadır. Halka gerçeği anlatma mücadelesi veren aydınlanma savaşçılarının aklında, kalbinde ve sözlerinde yaşamaya devam ediyor… Şairin dediği gibi; “…bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”