Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ

VELİ YALÇIN

18. yüzyılda Sanayi Devrimi’nden sonra üretimin yapısı fabrika sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte işçilerin (ücretli çalışanların) sayısı artmış ve alınan ücret miktarınıda düşmüştür. Bu düşük ücretler “asgari ücreti” olarak tanımlanmıştır. Hukuki ifade ile ücret, işverenin çalışanına, işçiye vereceği ücretin en alt sınırı olarak ifade edilmektedir. Asgari ücret, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden en alt düzeyde, asgari olarak karşılamaya yetecek ücret olarak kabul edilmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO), Avrupa Sosyal Şartı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler (BM) ve 1982 Anayasası gibi uluslararası ve ulusal belgelerde asgari ücrete ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. ILO Anayasasının başlangıç kısmında asgari ücret “yeterli yaşam koşullarını sağlayacak bir ücret” şeklinde tespit edilmektedir. Avrupa Sosyal Şartı’nda (m.4/1) ise; “çalışanların kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip oldukları” belirtilerek, asgari ücrete ‘amaç’ yönünden yaklaşılmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde (m.23/3); “Her çalışanın insan haysiyetine uygun olarak kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir geliri elde etmesi” temel bir insan hakkı olarak görülmektedir. BM’ye göre asgari ücretin işçilerin ve ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlayan bir ücret olarak ifade edilmektedir. Bu kapsamda, uluslararası belgelerde asgari ücreti; çalışanlara, insan onuruna yaraşır ve içinde yaşadığı toplumda ailesi ile birlikte uygun bir yaşam düzeyini sağlayacak ücret olarak tanımlamaktadır. 1982 Anayasası’nın (m.55) ise; “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. (Değişik: 3/10/2001-4709/21 md.) Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.” diyerek çalışanın, insan onuruna yaraşır bir ücretten söz etmek yerine ülkenin ekonomik durumundan söz etmeyi tercih etmiştir. 82 Anayasası, dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Halit Narin’in darbe sonrasında sarf ettiği “20 yıl işçiler güldü biz ağladık, şimdi gülme sırası bizde” sözünün geçerli olduğu ortamda, askerlerce topluma baskı altında kabul ettirilmiştir.

Ülkemizde asgari ücret, 1936 tarihli İş Kanunu ile kabul edilmesine karşın, 1951 yılında uygulanmıştır. 1951-1968 yılları arasında asgari ücret mahalli komisyonlar tarafından tespit edilmiştir. 1968’den günümüze, ulusal ve merkezi asgari ücret tespit komisyonu tarafından uygulanmaya devam etmektedir.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu; işçi, işveren ve hükümet yetkililerinden oluşmaktadır. Asgari Ücret Yönetmeliği’ne göre Komisyon; işçileri, işverenleri ve hükümet yetkililerini beşer üye ile temsil etmektedir. Komisyon, en az 10 üyenin katılımı ile toplanır ve kararlarını da oy çokluğu ile alır.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından yapılan araştırmaya göre, komisyon aldığı kararları işveren ve hükümet temsilcilerinin oylarıyla almış ve almaya devam etmiştir.

Komisyona işçinin temsilcisi olarak katılan Türk-İş temsilcileri, çalışanlarına ve ailelerine insan onuruna uygun gelecek bir ücret için mücadele etmek yerine komisyonun diğer üyelerine (hükümet ve işveren temsilcilerine), “Ülkeyi yönetenlere bizi görmemezlikten gelmeyin diyorum. Bizi yok saymayın. 3 gün sonra oturduğunuz koltuklarda işçiler oturur. Bazı bürokratlar ben devletin sahibiyim zannediyor. Herkes için geçici bu iş.” diyerek ağlamayı ve yalvarmayı tercih etmektedir.

Türk-İş, işçinin hak ve çıkarlarını mücadele ederek değil, sermayeyle uzlaşarak işverene “pazarlama” veya “satma” üzerine kurduğu, iktidarlarla kol kola işveren güdümlü bir sendikacılık yapmayı tercih etmektedir. Komisyon toplantısı öncesi, toplantı sırasında ve toplu sözleşme görüşmelerinde ki tavırlarını dikkate aldığında ne demek istediğimiz net anlaşılacaktır.

İşveren ve işveren temsilcisi Halit Narin’lerin gülmeye devam ettiği bu düzende işçi ve emekçilerin ezilmesi, “millete efendi değil, hizmetkar olduğunu” söyleyen iktidarın gölgesinde sermayeden yana tavır koyan sendikalar aracılığıyla sömürülmesi devam edecektir.

Yarın gazeteler ve televizyonlar yalan söylemeye devam edecekler. “Asgari ücret heyecanı başlıyor!”

VELİ YALÇIN