Sıradan bir üyeyim, herhangi bir yere aday değilim, hiç olmadım da,
Ki, “Eh atanamayınca istifa etti, böyle partililik olur mu, Partisini makam, mevki için sattı” diyesiniz ?
İnşaatçı, Müteahit, Partiden mamalanan, nemalanan da değilim, hiç olmadım, bunlarla işim olmaz,
Ki, “Avantası, rantı, neması, mamasıkesildi, o yüzden Partiyi sattı” diyesiniz ?
Herhangi bir aday etrafında toplanmış da, adayı atanmamış birisi de değilim,
“Desteklediği aday olmayınca istifa etti” diyesiniz.
Eee, peki o zaman neden istifa ettim, derdim neydi durduk yere ??
Yıllardır çeşitli mecralardan yazdığım, konuştuğum halde hala anlamayan veya anlamak isteyenlere tekrar anlatayım neden istifa ettiğimi.
Anlaşılması kolay olsun diye, Sözlerime bir Felsefecinin bugünler için söylenmiş iki satır yazısını hatırlayarak başlayayım ;
“Etik olmayan bir ortamda, etik insan hep geriye düşer. Çünkü dürüst insanın ahlaki sınırları vardır, ama ahlaksızın hiç bir sınırı yoktur.” (Anooshirvan Miandji)
68’liler Kuşağı, İlçe Başkanı olduğu için 12 Eylül’de ilk içeri alınıp, işkencelerle Erzincan Sıkıyönetim Mahkemelerinden kurtulan, devamında Siyasi mücadelesine aralıksız devam eden, aynı dönemlerde yol önderleri ve arkadaşlarıyla birlikte bütün Anadolu’yu gezip, Alevi örgütlenmelerine katılmış bir Babanın evladı, yani “Doğuştan CHP’li” birisi olarak bu mücadelenin içinde oldum hep.
Üni. Öğrenciliğimden tanıştığım, benim gibi 12 Eylül travmalarından kopup gelmiş, bedel ödemiş arkadaşlarımızla birlikte farklı bir boyuta ulaştı siyasetle olan ilişkimiz, bilincimizin çeliklenmesini sağlayan çok değerli, çok önemli isimlerle Dernek, Parti altında siyaset yapma onuruna eriştim.
Sonrasında İzmir, ayrı bir sayfa açtı bize. Yine SHP’de Devrimci, Halkçı, Atatürkçü Yüksel ÇAKMUR Abimizden, Alev COŞKUN’a, varana kadar birçok efsane ismin gençlik kadrolarında bulunup, İzmir, İlçe, Köyleri dahil adım atmadık yer bırakmayarak çalışma, birlikte olma, adeta onların “Rahle-i tedrisatından” geçme şansını yakalamış birisi olarak devam etti süreç.
Son 25 yıldır da Kuşadası’nda sade bir üye olarak devam etti CHP’li kimliğim. Bütün hayatım boyunca hiçbir makam, mevki vs beklentim olmadı, “Partiden ne alabilirim” diye bakmadım, “Partime ne verebilirim” diye baktım hep tüm diğer değerli arkadaşlarım gibi.
Kemalist birisi olarak, Atatürk İlke ve Devrimlerine, 6 Ok’a , Chp’nin ideolojisine, kuruluş ilkelerine, etik değerlere, Parti Ahlakına ve Partililik onuruna yakışmayan bütün siyaset etme biçimlerine, davranışlara istisnasız itiraz ettim. İtirazlarımı da bulabildiğim her mecradan Partime, yetkili, karar verici noktalarda olan herkese ilettim, sorumlu bir yurttaş olarak görevimdi bu çünkü.
Nihayet, özellikle son 4-5 yıldır siyasi bilincimin paralelinde bütün uyarılarımı, önerilerimi gerek sosyal medyadan, gerekse tarafsızlığına, bağımsızlığına güvendiğim Egeden Medya Haber’in sağolsunlar, bana açtıkları köşemden, ekranlarından defalarca söyledim, yazdım durdum hep.
Bu konulardaki yazılarım duruyor hala, merak edenler okuyabilirler düşüncelerimizi, önerilerimiz, mücadelemizi.
Birçok arkadaşım gibi, Partinin temel ilkelerinden, etik değerlerden sürekli uzaklaştığını, Sağa kaydığını, “İnsancılık”, Kamuculuk, Çoğulcu Demokratik yapıdan hızla uzaklaştığını gördük.
Kitleselleşmeyi unuttuk, eylemselliği unuttuk, aslında biz Muhalefet etmeyi unuttuk,
Aday seçimlerinde para, pul, hısım, akraba, eş, dost, sekreter, danışman aranan tek kıstas oldu,
Delege seçimlerinde Çarşaf liste talebimizden, Önseçim talebimize, Örgütlerin, Üyelerin İradesinin tüm karar mekanizmalarına yansımamasından, kitleselleşmeye kapalı örgütlenme modellerine kadar yazdım, mücadele ettim, hiç birini başaramadık. Karşımızda “kör, sağır, dilsiz” bir yapı, adeta haykırıp durduğumuz bir duvar vardı.
Yani sadece bugün değil, bütün olumsuzluklara karşı yıllardan bu yana süren bir mücadelemiz oldu.
– “İçinde kalıp Mücadele etseydiniz” diyenler bunları bilmeli;
“30 Yıldır içindeyiz, hep mücadele ettik, ama olmadı, hep daha da geriye gittik” derim onlara.
Sonuçta “Chp işgal altındadır, Chp’yi kurtarmadan Ülkeyi kurtaramazsınız” dedik, durduk hep, ne yazık ki kurtaramadık, yakın gelecekte kurtaracağımıza dair inancım da bitmiştir artık.
Partinin, siyaseti meslek edinmiş parti tüccarlarının işgalinde tüm bu olumsuzlukları ısrarla sürdürmesi, mevcut yapıyı Akp’yi iktidarda tutma aparatına dönüştürmüştür adeta.
Bizim derdimiz ne kasaba siyasetçileri, ne de onların etrafında toplanmış yancı, yalakalar, nemacı, mamacı derdidir,
Derdimiz oldukça çarpık, hep karşı tarafa yarayan kirli sistemdir, Yaptığımız da en temelinden bir sistem eleştirisidir, ağaca saplanıp, ormanı göremeyenlerden değiliz.
Hem müflis ve beceriksiz tüccarın, küsen, darılan müşteriye kızması gibi davranmak yerine,
“Biz ne yapıyoruz, hatalarımız nedir, neden en nitelikli insanlar gelmiyor, neden gerçek partililer uzaklaşıyor bizden” diye kendinize sorsanız, Özeleştiri yapsanız aslında sorun da kalmayacak, ama yapmıyorsunuz. Güce yaslanmak, Güçlüden yana olmak, “mamalanmak” veya nemalanmak, ya da bu beklentilerde olmak sizleri sınırlıyor elbet, hepiniz biliyorsunuz “Durumun çok kötü” olduğunu, hepiniz görüyorsunuz geminin hızla karaya sürüklendiğini ama susuyorsunuz, saklanıyorsunuz..
“Yahu biz de biliyoruz ama ben Partiliyim, partimden başkasına gitmem, her ne olursa olsun, partimden vazgeçmem” diyerek tüm bu kirliliğe hizmet ediyorsunuz..
“Ben Partiliyim” de kılıfınız oluyor, geçin bunları, en iyi ihtimal, bu duyarsız, edilgen, pasif, kaderci aslında “Numaradan partici” tutumunuz, ortada Parti bırakmadı işte. !
Hala “Ben Partiliyim, ne yapayım” diyorsanız, tüm bu suçlara ortaksınız, kaçışı yok, aklamaya çalıştığınız yapının kirliliği “Partililik” adına sizi aklamaz.
Nihayet; “Mevcut yapı, mücadele ettiğiniz hakim güçlere hayat verme, onları legalleştirme, Halkın yükselen muhalefetini pasifize etme, Halka düşmanlarının iktidarlarını sürdürme aparatına dönüşmüşse eğer, Sizlerin hala o yapı içinde olmanız yine karşı tarafa, yani Akp diktasına hizmet etmenize yarayacaktır sadece.” diyorum.
Ve; Ben artık bu kirli çarkın devamına katkıda bulunmak istemiyorum.
Tüm iyi niyetiyle, saflığı, temizliği, dürüstlüğü ile yollarına devam eden arkadaşlarımın affına sığınırak Chp’den istifa ettiğimi üzülerek, gözlerimde yaşla bildirmek isterim.
Mücadelemiz, illa bir Parti kimliği ile olmasa da, her nerede olursa olsun, doğru insanları, doğru kadroları, doğru ve nitelikli birliktelikleri desteklemekle sürecektir elbet.
Atatürk’le kalın;
”CHP Genel sekreteri Recep PEKER, CHP ile ilgili bir vesikayı Atatürk’e imzalatmaya getirdiğinde Atatürk vesikanın üzerine ‘Partim’ sözünü yazar. Peker “Paşam niçin CHP diye yazmıyorsunuz?” diye sorar.
Atatürk de “Ne bileyim sonuna kadar CHP’nin benim partim olarak kalacağını?’ diye yanıt verir.”
(Falih Rıfkı ATAY Babanız Atatürk s.57)