VATANDAŞTAN MÜŞTERİYE!
Devlet, en basit tanımıyla, bir arada yaşamak ihtiyacında olan insanların, birbirleriyle ve diğer insanlarla ilişkilerini düzenlemek ve ortak ihtiyaçlarını karşılamak için kurdukları yasal bir örgüttür. Ancak zamanla sınıfların ortaya çıkmasıyla, büyük ölçüde bir sınıfın diğer sınıflar üzerindeki baskı aracı haline dönüşmüştür. Küreselleşmeye paralel olarak bu dönüşüm hızlanmıştır.
Vatan ise, devletin hâkimiyet alanı ve sınırlarını meydana getiren toprak parçasıdır. Burada yaşayanlara da en genel anlamıyla vatandaş denir. Vatandaşlar, o devletin yasalarına uymak ve yasayla kendilerine verilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Vatandaştan alınan vergi gibi gelirlerle varlığını sürdüren devlet ise, Anayasa ve yasalarla belirlenen tüm vatandaş haklarını hayata geçirmek ve uygulamak, kamu hizmetlerini de yerine getirmek zorundadır. Bunların en temel olanları ise yaşam, özgürlük, yasalar karşısında eşitlik, sağlık, eğitim, barınma, ulaşım gibi haklardır. (235 yıl önceki demokrasiyle ilgilenenler için 1789 Fransız Devrimi’nden sonra yayımlanan İnsan Hakları Bildirgesi yazımın ekindedir.)
En geniş tanıma göre kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, vatandaşların genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir. Bu hizmetler zamana ve mekâna göre farklılık gösterebilir ve sürekli gelişip çoğalmaktadır. Kamu hizmeti tanımından da anlaşılacağı üzere, demokratik ülkelerde kamu hizmetlerinin amacının gelir değil HİZMET ETMEK olması gerektiği açıkça görülmektedir.
Küreselleşen kapitalizmin, özelleştirme, taşeronlaştırma gibi, hemen el attığı konulardan biri de kamu hizmeti kavramıdır.
Kapitalistler için tek hizmet vardır: o da sermayenin güvenliğidir. Vatandaş hakları ise en başta sosyal haklar olmak üzere, istemeden, mecbur kaldıkları için, ancak sendikalar başta olmak üzere kitle örgütlerinin mücadelesiyle hayata geçirilebilen haklardır. Elindeki yüksek teknolojiyi çok iyi kullanan küresel sermayenin en başarılı olduğu konu ise bu örgütleri etkisiz kılmış olmasıdır…
2000’li yıllardan itibaren her gün yenisini uydurdukları, yönetişim, bilişim gibi kavramlardan biri de pek bilinmeyen Toplam Kalite Yönetimi’dir. Defterdar olduğum dönemde, bunun eğitimini almak için beni de diğer meslektaşlarımla birlikte Düzce’deki o meşhur enstitüye götürüp bol bol oyunlarda oynatarak eğittiler. Temeldeki olay ise, artık vatandaş kavramının yerine müşteri kavramını getirerek kamu hizmetlerine kalite getirmekti. Böylece çaycı, odacı gibi hizmetliler kaldırılacak, az kişiyle çok iş yapılacaktı. Amaç ise verimli, özel sektördeki “kar” kavramı, hizmet kavramının yerine geçirilerek, “hantal devlet” yok edilmesiydi. Buna en iyi örnek, Maliye Bakanlığı’ndan 2005 yılında ayrılan Gelir İdaresi Başkanlığı’nda aynı yıl 44.691 personel çalışırken, 2023 sonu itibarıyla 38.582 personel çalışmasıdır. Kapatılan Maliye Okulu ve merkez denetim kuruluşları da dikkate alındığında, personel kalitesinin de çok fazla düştüğü görülmektedir.
İşte, 12 Mart ve Eylül, 28 Şubat gibi tarihler derken, AKP’nin ülkemizde iktidara getirilmesinin nedenlerinden en önemlisi de bu politikalardır. Kamu kuruluşlarına temel hizmetleri için kadro vermeyip bu hizmetleri taşeronlara yaptırmak da bu anlayışın başka bir yazıda inceleyeceğimiz özel sektörcü politikalardan biridir.
O günlerden bu yana kamu hizmetlerinin??? kalitesinin ne kadar arttığı sizlerin takdirindedir. Kaldı ki, bırakın kamu hizmetlerinin kalitesini, örnek alınan özel sektör dev işletmelere dönüşürken, kamuya önerdikleri bu politikalarla kamu teşebbüslerinden bile çok daha fazla bürokrasiye boğulmuş kalitesini ise azaltmıştır. “Müşteri hizmetlerini” bile ücretle alabilen müşterilerin hali ise tartışılması gereken konuların başlıcasıdır.
EK-1789 FRANSIZ DEVRİMİ’NDEN SONRA, İNSAN HAKLARINI KORUMAK AMACIYLA 26 AĞUSTOS 1789’DA YAYIMLANAN FRANSIZ İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRİSİ
Madde 1 İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir.
Madde 2 Her bir politik birleşmenin amacı, doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır.
Madde 3 Egemenliğin temeli esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.
Madde 4 Özgürlük, başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir: Her bir insanın doğal haklarını kullanması, toplumun diğer üyelerinin de aynı hakları kullanmasını garanti altına alacak sınırlar içindedir. Bu sınırlar yalnızca yasalarla belirlenebilir.
Madde 5 Yasa, sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar. Yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya da zorlanamaz.
Madde 6 Yasa, genel iradenin ifadesidir. Bütün yurttaşlar, bizzat veya temsilcileri aracılığıyla yasaların oluşturulmasına katılma hakkına sahiptir. Koruyan veya cezalandıran olarak yasa herkes için aynı olmalıdır. Bütün yurttaşlar yasalar önünde eşit olduğu için yeteneklerine uygun olarak ve özellikler ile yetenekleri konusunda ayrım görmeden, her türlü rütbe, mevkii ve göreve eşit olarak getirilirler.
Madde 7 Yasanın belirlediği haller veya yasanın öngördüğü biçimin dışında hiçbir kimse suçlanamaz, yakalanamaz ve tutuklanamaz. Keyfi düzenlemeler yapmak isteyen, keyfi emirler veren, bunları uygulayan veya uygulanmasına izin verenler cezalandırılmalıdır. Ancak yasaya uymaya davet edilen veya yasalarca yakalanan her yurttaş yasalara itaat etmelidir. Yasalara karşı gelmek, onu suçlu kılar.
Madde 8 Yasalar sadece kesin ve açık bir şekilde gerekliliği olan cezaları belirlemelidir ve hiç kimse, suçun işlenmesinden önce ilan edilen ve gereği şekilde uygulanan yasalar dışındaki başka bir yasa nedeniyle cezalandırılamaz.
Madde 9 Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayıldığı için; tutuklanması kaçınılmaz olduğunda, yani suçlu olduğu karar verildiğinde, göreceği sertlik yasa tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.
Madde 10 Hiç kimse, dışavurumu yasalarla oluşturulan düzene zarar vermediği sürece inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz.
Madde 11 Düşüncelerin ve inançların serbestçe dışavurumu, en değerli insan haklarından biridir. Her bir yurttaş, yasaların belirlediği durumlarda bu özgürlüklerin kötüye kullanımından sorumlu olmak şartıyla, bu ifadelerini özgürce konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir.
Madde 12 İnsan ve yurttaş haklarının garanti altına alınması resmi bir gücü gerektirmektedir. Bu güç herkesin yararı için oluşturulmuştur. Bu gücü kendilerine emanet edilenlerin özel çıkarları için oluşturulmamıştır.
Madde 13 bu kamusal gücün ve yönetim görevlerinin devamlılığını sağlamak için genel bir vergi zorunludur. Bu vergilendirme, bütün yurttaşların olanaklarına göre