Emekli Sürünerek Ölsün mü?
Ülkemizde 16 milyon civarında emekli var. 2008 yılından sonra bu emeklilerin hayat standardı giderek düşüyor. Sebebi, mevcut iktidarın o yıl sosyal güvenlik sistemindeki bir maddeyi kaldırmasıyla başladı. Kaldırılan o madde, en düşük emekli maaşının asgari ücretten az olamayacağını garanti altına alıyordu. O made gitti emekli sefalete düştü.
O yıl asgari ücrete eşit veya ona yakın, yani en düşük maaş alan alan emekli sayısı toplam emeklilerin içinde %15 kadardı. O günden bu güne emekli maaşları eridi. Asgari ücretin yarısından biraz fazla alan en düşük emekli maaşı alanların oranı %65 oranını geçti. Asgari ücretten fazla emekli maaşı alanların oranı ise %20 civarına geriledi. Mevcut iktidar çalışanları ve emeklileri yüksek maaş ve insanca yaşamak için gerekli maaşta eşitlemek yerine yoksullukta eşitlemiş oldu.
Eskiden asgari ücretle işçi olarak çalışanlar emekli olduklarında daha fazla maaş alacakları için hak ettikleri gün emekli oluyorlardı. Şimdi ise maaşları üçte bir oranında düşeceği için emekli olmamak için direniyorlar. Ancak şu anda çalışanlar emekli olduklarında karşılaşacakları tablodan tam olarak bilgi sahibi değiller. Üstelik eskiden olduğu gibi çalışanların birikim yapıp ev bark sahibi olmaları da artık mümkün değil.
Bu şartlar altında evi olmayan bir kişinin emekli maaşı ile hem kira ödeyip hem yaşaması asla olası değil. 65 veya 70 yaşında olsalar, sağlık sorunları ile boğuşsalar bile çalışmak zorunda kalıyorlar.
Gerçi emekli çalışsa ne olacak ki? Mevcut iktidar, itibardan tasarruf olmaz deyip lüks içinde yaşamaya devam ettiği sürece halk daha da yoksullaşacaktır.
Değil ay sonunu, ay ortasını bile asla bulamayan emeklilere şükretmesini tavsiye eden bir iktidar var. İşin ilginç yanı ise emeklilerin büyük kısmının buna uyup şükretmesi. Sanki bu duruma neden olanlar emekliye maaşı kendileri veriyorlar.
İşin kolayını bulmuşlar. Emeklilerin dini duygularını istismar ediyorlar, onlara biat ederlerse cenneti vaad ediyorlar. Açlık sınırının altında, yoksulluk içinde yaşadıkları için şükretmesini istiyorlar. Kendileri ise bolluk ve lüks içinde yaşıyorlar.
Pazarda çöplerden sebze toplayan, kurban bayramından kurban bayramına et gören, makarna ve ekmek ile beslenmek zorunda kalan, sinema ve tiyatroyu unutan, sadece kahvede gazete okuyabilen, çocuklarının eskilerini giyen emekliler aynaya bakmıyor, gerçekleri görmüyor. Aç karnını zorla doyurup yaşama tutunduğu için şükrediyor. Kendisi gibi emekli olan batılı akranlarını Kuşadası’nda tatil yaparken görüp iç geçiriyorlar.
Emekliler kimsenin sadakasına muhtaç değildir. Kimse onlara emeklilik hakkını cebinden vermiştir. Onlar bu ülkeye yıllarca hizmet vermiş, devletin belirlediği vergileri ödemiş, primlerini aksatmadan ödeyip alın teri ile emekliliği hek etmişlerdir.
Şu anda ortalık işçi ve memur sendikalarından geçilmiyor. Bu sendikalar gerçekten sendika gibi çalışsalar emeklinin durumu daha iyi olurdu. Ana onlar sendika ağalığına soyunup çalışanları ve emeklileri unutuyorlar. Mevcut iktidar zaten emekliyi unuttu, hatırlayan sadece birkaç belediye var. Onlarda ölüm kalım savaşı veren emekliye sadece yara bandı verebiliyor.
Artık emekliye hak ettiği insanca yaşam için gerekli maaşı vermenin zamanı geldi. Kim bu durumun önünde engel oluyorsa bilsin ki her iki dünyada da emekliler onların yakasına yapışacaktır.
İnsanı yaşatmak gerekir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Yoksa devletin de geleceği olmaz. Emekli sürünerek ölmesin, yaşasın, yaşatsın.
“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” (Mevlana)