Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.
Köşe yazılarımız, yazarlarımızın özgür iradesinde olup, kendilerini bağlar…

Çalışan Yaşlı Emekliler Ölüyor

2008 yılında mevcut iktidarın kaldırdığ; “En düşük emekli maaşı asgari ücretin altında olamaz” maddesi ile emekliler açlık sınırının altındaki emekli aylıkları ile yaşamaya mecbur bırakıldı. Bu nedenle emekli olan yaşlılarımızın bir kısmı, ölene kadar çalışmak zorunda kalıyor.
Şu anda Türkiye’de iki milyondan fazla kişi emekli olmasına rağmen çalışıyor. Bu yüksek sayının yanında kayıt dışı çalışan emekli aylığı alanların sayısı ise bir milyonun çok üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Uzun yıllar çalışıp prim ödeyerek emekliliğe hak kazandıktan sonra da çalışmaya mecbur bırakılan yaşlılar, düşük dikkat ve geciken refleks seviyesi ile ne yazık ki iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yaptığı araştırma sonucunda sadece geçtiğimiz ağustos ayında iş kazası olarak adlandırılan iş cinayetlerinde yaklaşık elli yaşlı işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Bu rakam ülkemizde iş güvenliğinin olmadığını, özellikle yaşlılığa bağlı olarak azalan dikkat ve refleks sonucu ölümlerin arttığını net olarak ortaya koyuyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkemizde başlayan hızlı nüfus artışı yakın zamana kadar devam etti. Buna bağlı olarak uzun yıllar Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülke olarak övündük. Ancak, azalan nüfus artışı, ortalama yaşam süresinin uzaması gibi nedenlerle ülkemizin ortalama yaşı ile toplam yaşlı nüfusu hızla artıyor.

TÜİK verilerine göre ülkemiz nüfusunun yüzde 10’undan fazlası altmış yaşın üzerinde. Ülkemizde 60 yaşının üzerinde dokuz milyondan fazla yaşlı bulunuyor. Bu sayının neredeyse dörtte biri yalnız yaşayan yaşlılardan oluşuyor. Türkiye’de her dört haneden birinde en az bir yaşlı yaşıyor.
Tüm bu veriler ışığında hızla yükselen yaşlı nüfusa rağmen mevcut iktidar, yaşlıların refahını sağlayacak, onları son dönemlerinde rahat ettirip insanca yaşamak atını sağlayacak politikalar üretemiyor.
Gelelim işin ekonomik boyutuna.
2008 yılından sonra başlayan erime sonucu en düşük emekli aylığı 12 bin 500 lira, ortalama emekli aylığı ise 15 bin 500 lira seviyesine geriledi. Sözde 2024 yılı, “Emekliler Yılı” ilan edildi ama yurdun dört bir yanından emekliler, açlık ve sefalet ücretlerine karşı sokağa çıkıyor. Mevcut iktidar ise açlık ve sefalet çekmeye mecbur bırakılan tüm emeklilere yalnızca en düşük aylık seviyesindeki maaşlara yaptığı güdük zamları müjde olarak duyuruyor.


Mevcut iktidar başka ne yapıyor? Sadece emekli kahvehaneleri ve ücretsiz kek dağıtımı, çeşitli indirimler. Onlar da yeterli değil.
Yaşlı bakımevleri ise daha büyük bir sorun. Türkiye’de devlete ait huzurevi sayısı iki yüzü bulmuyor. Devlet aracılığıyla yaşlı bakım hizmetlerine erişemeyen yaşlılar ise fahiş fiyatlarla özel bakımevlerine mecbur bırakılıyor. Bu yetmezmiş gibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise geçtiğimiz aylarda huzurevlerine yüzde 400’lere ulaşan zam yaptı, sonradan geri çekti. Tekrar ne zaman yükselteceği belli değil.
Herhangi bir yerden emekli maaşı almayan kimi yaşlılar yalnızca üç veya dört bin 500 liralık yaşlılık veya yetim aylıklarıyla geçinmeye çalışıyor.
Emekli aylıkları, devlete ait huzurevlerinde dahi barınmayı karşılayamıyor. Planlanan zamlar hayata geçtiğinde huzurevlerinin aylık ücreti çift kişilik odada bir kişi için yaklaşık üç bin liradan, dokuz bin liraya çıkacak. Ama yaşlı bakım evlerinde yeterli yer yok.
Yerel yönetimler bu konuda yeterli çalışma yapmıyor. Yaşlı nüfusa yönelik çeşitli indirimler yapılıyor ama bunlar pansuman etkisi bile yaratmıyor. Yerel yönetimlerin acilen yaşlılara yönelik bakımevi çalışmalarına başlaması gerekiyor. Yoksa önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfusu çok zor günler bekliyor.

“Büyük ihtiyaçların küçüldüğü, Küçük ihtiyaçların büyüdüğü döneme yaşlılık diyorlar. (Hasan Ali Toptaş)