Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

Hülya Gülbahar’dan ‘kreş’ tepkisi: “İzmir’de 5 çocuğun yanıp yok olmasını izledik. Ücretsiz kreşler olsaydı, bu çocuklar hayatta kalabilirdi”


27.11.2024 10:20

(ANKARA)- Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) Hülya Gülbahar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belediyelerin kreşleriyle ilgili yazısına tepki gösterdi. Gülbahar, “İzmir’de 5 çocuğun tüm toplumun önünde çalışmak için dışarıya çıkan bir kadının çocukları bırakacak bir kreş olmadığı için evde yanıp yok olmasını hep beraber izledik. Ulaşabileceği ücretsiz kreşler olsaydı, bu çocuklar hayatta kalabilirdi. Kreş kadınların çalışma hakkını doğrudan ilgilendiren bir kamu kurumu” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yazısı üzerine Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın valiliklere, valiliklerin de belediyelere kreşlerle ilgili gönderdiği yazıya tepkiler sürüyor. Eşitlik için Kadın Platformu da konuyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi:

“EŞİK Platformu olarak, belediyelerin ‘mor, yeşil, kamucu politikalar’ uygulamasının önemli ayaklarından biri olan ücretsiz veya uygun ücretli kreşlerin kapatılmasına karşı durmayı eşitlik mücadelemizin bir parçası olarak görüyoruz.

Belediyeler sınırları içinde yaşayan tüm insan ve canlıların sağlıktan, spora, güvenli gıdadan, barınmaya, sığınaktan danışma merkezine her konuda hizmet üretmesi gereken, halka en yakın kamu birimleridir. Belediye yönetimlerinin hangi siyasi partiden seçildiğinin hiçbir önemi olmaksızın her mahallede okul öncesi bakım merkezleri açmasını kadınların en acil ihtiyaçlarından biri olarak tüm belediyelerden bekliyoruz.

Belediyelerin eşitlikçi sosyal politikalar uygulamasının önüne çıkarılan her çeşit engel her sosyal kesimden tüm kadınlara çıkarılmış demektir. İktidara sesleniyoruz; Önce tarikatlara terk edilen yurtlar ve kuran kurslarındaki eğitimi denetleyin, şiddet ve cinsel istismarı engelleyin. Kreş haktır, dokunmayın”

EŞİK’ten Hülya Gülbahar, ANKA Haber Ajansı’na konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gülbahar, 2010 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kadın örgütleriyle yaptığı toplantıda “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” dediğini hatırlatarak sadece bu sözleri söylemediğini, aynı zamanda eşitliği sağlamanın kamusal ve kurumsal araçlarından olan kreşlere de karşı olduğunu gösterdiğini söyledi.

Erdoğan’ın “Kreş eken, huzurevi biçer” sözleriyle de kadınların hayatın bütün alanlarına katılımı sağlayacak kreşler, hasta, yaşlı ve engelli bakımı gibi kamusal kurumların ortadan kaldırılmasının önünü açtığını kaydeden Gülbalar, bunların ardından ‘tasarruf’ adı altında kamunun yeni kreşler açmadığını, var olan kreşlerin ya kapatıldığını ya da işlevini yitirdiğini belirtti.

“İlk halka değil, son halka da olmayacak”

Çıkarılan genelgelerle de son birkaç yıldır belediyelerin kreş açmasının önüne geçilmeye çalışıldığını vurgulayan Gülbahar, “Çevre Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği resmi yazı bu son zincirin halkalarından birisi. İlk halka değil, son halka da olmayacak çünkü Türkiye’deki iktidardaki siyasal İslam, kadının evde oturup çocuk, hasta, yaşlı, engelli yani toplumun ve ailenin ihtiyaç duyduğu tüm bakım ve hizmetlerini evde karşılıksız olarak vermesini isteyen bir politikaya sahip. AKP politikalarını merkezinde bu konu yer alıyor. Evde çocuk bakanlara, yaşlılara maddi yardım gibi uygulamalar, propanganda yapmak için, pilot illerde az sayıda adına verilen bir teşvik olarak kalıyor. Köklü, düzenli maddi yardım da bu anlamda yapılmıyor” diye konuştu.

Türkiye’de kreşlere ilişkin verilere de ulaşmanın imkansız olduğunu dile getiren Gülbahar, “Örneğin jandarma teşkilatında bizim ulaşabildiğimiz bilgilere göre, 120 çocuk kapasiteli bir adet anaokulu var, 1 adet bebek odası var, bu eşantiyon anlamında. Bebek odası var mı, var. Koskaca jandarma teşkilatının bir tane bebek odası olması kabul edilebilir bir şey değil. Bu insanlar aynı zamanda baba ve çocukları var” ifadelerini kullandı.

“6284 sayılı yasanın 3d maddesi, kadınlara kreş yardımını düzenliyor”

Geçen haftalarda İzmir’de 5 çocuğun hayatını kaybetmesinin de kreşlerle ilgisi olduğuna dikkat çeken Gülbahar, şöyle devam etti:

“İzmir de 5 çocuğun tüm toplumun önünde çalışmak için dışarıya çıkan bir kadının çocukları bırakacak bir kreş olmadığı için evde yanıp yok olasını hep beraber izledik. Ulaşabileceği ücretsiz kreşler olsaydı, bu çocuklar hayatta kalabilirdi. Dolayısıyla kreş kadınların çalışma hakkını doğrudan ilgilendiren bir kamu kurumu. Ama aynı zamanda kadınların toplumsal hayata katılımını da sağlıyor. Ve kadınların şiddeti durdurabilmesi için maruz kaldığı şiddeti sonlandırabilmesi için vazgeçilmez bir mekanizma kreş. Kreşle kadınların ve çocukların yaşam hakkı arasında, kreşle kadınların ve çocukların şiddetsiz bir yaşam hakkı arasında doğrudan bir bağlantı var. sadece bir çalışma hakkı değil, yaşama hakkı ile ilgili bir kurumdan bahsediyorum. 6284 sayılı yasanın 3d maddesi, kadınlara kreş yardımını düzenliyor. Şiddet yasasının içinde kreş konusu var. Ne diyor 6284 sayılı yasa: ‘Çocukları olan kadınların çalışma hayatına katılımını sağlamak için yani ekonomik bağımsızlığını sağlayıp kendini şiddetten koruyabilmesi için işsizse 4 aya kadar, bir iş yerinde çalışıyorsa 2 aya kadar kreş desteği yani maddi yardım verilir’ diyor. Bu bir yasa hükmü, bu iktidarın çıkardığı bir yasa hükmü. Kanuna bunu koyduysanız, çocukların gideceği kreşleri de açmak zorundasınız. Sadece belediyelerin kreşlerini kapatmak değil, kendi kanuni görevinizi yerine getirmek için kadınları şiddetten korumak için, şiddetten uzaklaşan kadınların kendi ayakları üzerinde durup çalışabilmesi için o kreşleri sadece muhalefet partilerin belediyeleri değil, kendi belediyelerinizin merkezi iktidarın açması gerekiyor. Bütün kamu kurumlarının bakanlıklar dahil olmak üzere, tümünün kadın erkek sayısın bakılmaksızın ihtiyaç ne kadarsa o ihtiyaca yönelik kreş açması gerekiyor.

“Kreş talebi kadınların, şiddetsiz bir hayat hakkının olmazsa olmaz kurumları”

EŞİK’e mor yeşil ekonomi talebimizi oluştururken kreşlerin merkezi önemde olduğunun altını çizmiştik. Akademisyen Pınar İlkkaracan’ın araştırmaları, bir ülkenin ekonomisini canlandırmada kreşler için yapılan yatırımın inşaata yatırımdan kat kat daha yararlı ve karlı olduğunu ortaya koyuyor. İnşaat sektörü sınırlı sayıda sektörü ekonomik olarak canlandırırken, kreş açma politikası, o kreşlerde çalışacak psikologlardan o kreşlerdeki eşyaların kumaşına kadar, döşemecilikten boya sektörüne, gıda sektöründen çocukların beslenmesine ve sağlık sektörüne kadar çok daha fazla sayıda sektörü harekete geçiren canlandıran bir ekonomik etkisi olduğunu ortaya koyuyor İpek İlkkaracan’ın araştırmaları. Bu yüzden kreş talebi kadınların eşitlik, hayatın her alanında eşitlik mücadelesini ve çalışma hakkı ile şiddetsiz bir hayat hakkının olmazsa olmaz kurumları.”

Kreşlere saldırıların arka planında eşitlik ve toplumsal hayata katılım hakkına saldırı olduğunu söyleyen Gülbahar, saldırıların ertelense de 2010’dan bu yana olduğu gibi devam edeceğini belirtti. Ekrem İmamoğlu’nun kreşlere ilişkin açıklamasının da önemli olduğuna değinen Gülbahar, kadınlar olarak bunu desteklediklerini ve destekleyeceklerini söyledi.