Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

SEBZELER VE ETİMOJİLERİ

Sebze Farsça yeşillik ve bitki anlamındadır. Sebzeler yerine kullanılan “Zerzevat” aslında Farsça Sebze + Arapça At ekiyle türetilmiş olan “Sebzevat”dır. Dünyada tüketilen en eski sebzelerin çoğu Anadolu’yu da kapsayan “Verimli (Bereketli) Hilal” kökenlidir.

BAKLA
Tür: “Baql” Arapça yeşillik anlamına gelir. Bakkal yeşillik satan kişidir.
Lat: Vicia Faba, İng. Fava bean, Alm: Ackerbohne / Saubohne, Holl: Tuinboon, İta: Fava, Fra: Fève, Rusça: Fava (Фава), Gre: Fava (Φάβα), Ara: Foul, Far: Bagla
Favanın etimolojik kökeni bilinmiyor.
 Bir Ortadoğu sebzesidir. Günümüzde batılılarca pek bilinmez ve yenmez.
 Kuru bakla unu glütensiz ekmek yapımında da kullanılır.
 Bazı kültürlerde bereketin simgesidir.
 Antik Greklerde ve Romalılarda düşük maliyetli ve besin değeri yüksek olduğundan kölelerin temel gıdasıydı.
 Fava Mezesi: Sözcük olarak bakla mezesi demektir.

BEZELYE
Tür: Lat. Pisum, Pisellum (küçültme ekiyle) kelimesinden gelir. Farsça “bazilya” kelimesi olmasına karşın bugün Nokhod farangi (Frenk nohutu) denmektedir.
Lat: Pisum, İng: Pea (Fra. Pois ‘den), Alm: Erbsen, Holl: Erwten, İta: Pisello, Fra: Pois, Rus: Gorokh (Горох ), Gre: Arakas (Αρακάς) (bilmecelerde çıkar)
 Verimli Hilal bölgesinde evcilleştirilen ilk bitkilerden biridir. Mezopotamya ve Antik Mısır’da önemli bir gıda kaynağıydı.
 Avusturyalı bilim insanı Gregor Mendel genetik bilim çalışmalarını bezelye deneyleri ile yapmıştır. Bezelyenin rengini, şeklini, boyutunu inceleyerek kalıtım üzerine önemli bulgular elde etmiştir.

BİBER
Tür: Osmanlı belgelerinde İssiot (İsot)-yakan ot, olarak geçerken zamanla Grekçe Piperi Biber olarak kullanılmaya başlar. Piperi Sanskritçe “Pippali”den gelmektedir.
Lat: Capsicum, capsa (“kutu”) kelimesinden gelir ve biber tohumlarının “kapsül” e benzemesinden, İng: Pepper, Alm: Pfeffer, paprika, Holl: peper, İta: Peperone, Fra: Poivron, Rus: Перец (perets), Gre: Piperia (πιπεριά), Ara: Filfil, Far: Felfel
 Anayurdu Amerika kıtasıdır. Dünyaya Asya üzerinden yayılmıştır. Dünyada 700 çeşidi vardır.
 Türkiye’de 100 çeşidi üretilmektedir.

DOMATES
Tür: Grekçe Domata’dan. Türkiye’ye ilk girdiğinde Frenk (yabancı) Elması olarak adlandırılır, bu ad Anadolu’nun bazı yerlerinde Frenk olarak devam etmektedir.
Lat. Solanum Lycopersicum, İng: Tomatoes, Alm: Tomate, Holl: Tomaat, İta: Pomodoro (altın elma), Fra: Tomate, Rus: Tomat (томат) veya Pomidor (помидор), Gre: Domata (ντομάτα), Ara: Tamatem Far: Goujeh Farangi (Frenk domatesi)
 İlk olarak Meksika’da Aztekler tarafından yetiştirilmiştir. Aztekçe (Nahuatl dilinde) Tomatl dünya dillerine tomato, domata olarak geçmiştir. 16.yy sonrası dünyaya yayılmıştır.
 İspanya Bunol kasabasında her yıl yapılan “La Tomatina” (Domates savaşı) festivalinde adeta kutsanır.

ENGİNAR
Tür: Grekçe Agkinara’nın değişmiş halidir. Bu da Arapça Al-Kurşuf- Kartopu’ndan gelir.
Lat: Cynara Scolymus, İng: Artichoke (İta. Carciofo’dan), Alm: Artischocke, Holl: Artichoke, İtal: Carciofo (Arapça Al-Kurşuf-Dikenli), Fra: Artichaut, Rusça: Артишок (Artishok), Gre: Agkinara (Αγκινάρα), Ara: Khurshuf, Farsça: Kangar (Kenger)
 Akdeniz bitkisidir. Deve dikeni ailesinden gelir. Avrupa’da bir zamanlar sadece soyluların yediği bir sebze olmuştur.
 Grek Theophrastus “Historia Plantarum” adlı eserinde, enginarı ve benzeri bitkileri açıklamış ve sonraları Romalı Plinus enginarın faydalarını yazmıştır.
 Fransa’nın Provence bölgesinde her yıl enginar festivali düzenlenmektedir.

FASULYE
Tür: Grekçe Fasoli, Latince Faselus’dan geçmiştir.
Lat: Phaseolus, İng: Bean (Antik İng.To grow kökenden gelir), Alm: Bohne (İng. Bean), Holl: Boon, İta: Fagiolo, Fra: Haricot, Rus: Fasol (Фасоль), Gre: Fasóli (Φασόλι), Ara: Ful, Far: Lobiya
 Antik Greklerde fasulye hem yiyecek hem de ilaç olarak kullanılırdı.
 İspanya’da, 12 çan sesiyle birlikte 12 fasulye yenmesi geleneksel bir uygulamadır.
 Brezilya’da yılbaşında fasulye yemenin iyi şans getirdiğine inanılır.

HAVUÇ
Tür. Havuç Farsça “haviç” kelimesinden alınmadır.
Lat. Carota, İng. Carrot, Alm. Karotte, Holl: Wortel, İta. Carota, Fra. Carotte. Gre: Karoton (καρωτον), kökenlidir. Bunun Ker-Baş, boynuz kökenli olduğu sanılıyor. Ara: Cezer, Cezira (ada, çöl),
 Orta Asya, özellikle Afganistan ürünüdür. Persler tıbbi amaçlar için yetiştirmişler. İlk havuçlar turuncu değil, mor veya sarıydı.
 Antikitede göze iyi geldiği biliniyordu. 2.Dünya Savaşında gece uçuşlarında İngiliz pilotlarınca çok tüketilmiştir.
 Bazı kültürlerde havuç, bereket ve uzun ömür ile ilişkilendirilir. Uzakdoğu’da iyi şans ve başarı getireceğine inanılır.
 Tavşanların çok sevmelerinin nedeni tatlı ve enerjik besinler içermesindendir bu da onların hayatta kalmalarına yardımcı olur.

ISPANAK
Tür. Farsça İsfanah “yeşil yaprak” anlamındaki kelimeden gelir (İsfahan şehriyle ilişkisi yok)
Lat: Spinacia, İng: Spinach, Alm: Spinat, Holl: Spinazie, İta: Spinaci, Fra: Epinards, Rus: Shpinat (Шпинат), Gre: Spanaki (Σπανάκι). Tümü Latince “spina” (omurga, diken) kökenlidir bu da Ispanak’ın dikenli veya sivri özelliklerini tanımlar.
 Tıpta İngilizce “spine” (omurga) aynı kelimedir. Ispanak ve İspanya kelimelerin benzerlikleri tesadüfidir.
 Bir Verimli (Bereketli) Hilal toprakları ürünüdür, Asya ve Avrupa ülkelerine Persler tarafından yayılmış besin değeri yüksek bir sebzedir.
 16. yüzyılda, İspanya’dan tüm dünyaya tanıtılmıştır.
 Çizgi karakteri Temel Reis (Popeye) ile ünlenmiş, güçlü kaslar için önemli bir besin olarak tanıtılmıştır. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar, ıspanakta bulunan demir oranının aslında o kadar yüksek olmadığını ortaya koymuştur.

KABAK
Tür: Türkçe kaba şişkin kökenlidir.
Lat: Cucurbita, İng: Pumpkin (Fransızca pompon’dan) veya Squash (Amerika yerli dillerindeki “askutasquash), Alm: Kürbis, Holl: Courgette, İta: Zucchino, Fra: Citrouille / Courge, Rusça: Tıkva (Тыква), Gre: Kolokytha (Κολοκύθα), Ara: Yaqtin, Far: Kadu
 Orta Amerika sebzesidir. Fasulye ve mısırla birlikte, antik Orta Amerika tarımının “Üç Kızkardeş”ini oluşturur.
 Amerika’da önemli bir gıda maddesidir. Balkabağı, Cadılar Bayramı (Halloween) kutlamalarında önemli bir yer tutar. Bayramda, kabaklar oyulur, içine ışık yerleştirilir.
 Kabak Mücver: Arapça Mucabbir-karıştırmak kökeninden gelir.

LAHANA
Tür: Grekçe “Lachanon (λάχανον) her türlü yeşil sebze, sözcüğünden evrilmiştir.
Lat: Brassica, İng: Cabbage, Fra. Caboche, baş anlamına gelen Lat. Capita, caput kökenlidir. Alm: Kohl, Holl: Kool, Lat. Caput, Chabis, Kobis ve Kohl olmuştur. Rus: ) Kapusta (капуста). Gre: Lákhano (Λάχανο), Ara: Malfouf, Far: Kalam
 Akdeniz bölgesi ürünüdür. Karalahana, karnabahar ve brüksel lahanası gibi çeşitleri vardır. Antik Yunan ve Roma’da yetiştiriliyordu. Uzun ömrü nedeniyle değerli bir gıdadır.
 Kapuska, Rusça lahanaın adı Türkçe’ye lahana yemeği olarak geçmiştir.
 Almanya’da Sauerkraut (“ekşi lahana”) geleneksel bir turşudur. Almanya, Polonya ve Orta Avrupa’da popülerdir.
 Kimchi, Kore mutfağında lahana ile yapılan bir fermente yiyecektir.
 2.Dünya savaşında besleyici özelliğinden askerler için besin takviyesi olarak kullanılmıştır.
 Romalı yazarlar, lahanayı bir tür koruma veya güç kaynağı olarak görmüşlerdir

MERCİMEK
Tür: Far. Marcumak’dan gelir. Göz bebeğine benzediğinden Far. Merdemek gözbebeği, mercek demektir. Mercimek ve mercek aynı kökendendir.
Lat. Lenticulus, Far: Lens, Göz bebeği kelimesinden türetilmiştir. İng. Lentils, Alm. Linsen, Holl. Linzen, İta. Lenticchie tümünün kökeni lens-mercekdir. Rus: Çeçevitsa (Чечевица) Türkçe kökenli, Çöçev’den gelir. Gre: Fakí (Φακή), Ara: Adas, Far: Adas
 Anadolu orjinlidir. Sümer ve Mısır uygarlıklarınca bilinirdi.
 Mercimek çorbası sadece Türkiye değil Türklerin bulunduğu tüm coğrafyada yapılır.

NOHUT
Tür: Farsça Nahod. Arapça nohut ezmesi olan Humus Arapça Nohutun adıdır.
Lat: Cicer, İng: Chickpea, Alm: Kichererbsen, Holl: Kikkererwten, İta: Ceci, Fra: Pois Chiches, Rus: Nut (Нут) (hem nohut hem de nohutlu yemek) Rusça’ ya Türkçeden geçmiştir. Gre: Revíthi (Ρεβίθι), Ara: Hummus (Türkçe’de nohut ezmesi), Far: Nokhod
 Dünyanın ilk sebzeleri arasındadır. Antik Grekler, Anadolu Uygarlıklarınca bilinirdi.
 Kelimelerin kökeninin Hatip, filozof Cicero’dan geldiği sanılıyor. Cicero Klikya’da vali iken Tarsus çevresinde tanıdığı nohutu İtalya’ya götürmüştür. Bu dillerdeki Chick, Kicher, Kikker Cicero demektir. Başka bir varsayıma göre Cicero’nun burnunun küçük, nohut gibi olmasından onun adına Nohut- Cicero denmiştir. Bu varsayım Latince Cicer’in etimolojik kökeni bilinmediğinden pek doğru görünmemektedir.
 Romalılar’da zenginlerin besini idi.
 Nohut haşlandığında ortaya çıkan suyu, özellikle vegan mutfaklarında yumurta yerine kullanılır. Bu su yumurta beyazının yerine kullanılıyor.
 Orta Doğu’da nohut, dini törenler ve bayram yemeklerinde kullanılır.

PATATES
Tür: İspanyolca patatas’dan geçmişitr.
Lat: Tuberosum, İng: Potato, Alm: Kartoffel, Holl: Aardappel, (İta: Tartufolo- Trüf mantarından), İta: Patata, Fra: Pomme de terre (yer elması) Rus: Kartofel (Картофель), Gre: Patata (Πατάτα), Ara: Batata, Far: Sib-zamin (Elma+zemin yer elması)
 Vatanı Güney Amerika’nın And Dağlarıdır. Amerika’nın keşfinden sonra dünyaya yayılır. Dünyada en önemli besin kaynağıdır. Yerli halkın konuştuğu Quechua (Keçuva) dilinde papa demektir. İspanyolca’ya pata çoğulu patatas olmuştur.
 Kumpir, Bulgarca ve Sırpça krumpir patates demektir. Almanca patatese ilk olarak “Grund-Yer+Birne- Armut “Yer armudu” denirmiş. Grunbirn, değişime uğrayarak Gumbir Kumpir olmuştur. Türkiye’ye 1980’lerde Bulgaristan göçmenleri tarafından tanıtıldı.
 İrlanda (1845-1852) yıllarında bir mantar hastalığı tüm patatesleri yok edince Patates Kıtlığı yaşanır. Yaklaşık 1 milyon kişi hayatını kaybeder. Milyonlarca kişi İrlanda’dan başta ABD olmak üzere başka ülkelere göç ederler. Tarihte bu faciaya “The Great Famine” İrlanda dilinde “An Gorta Mór”, Büyük Kıtlık denir. Osmanlı padişahı 1.Abdülmecid (1839-1861) İngiltere Kraliçesinin itirazına rağmen 2 gemilik yardım yiyecek gönderir. İngilizler, Osmanlı yardım gemilerinin Dublin limanına yanaşmasına müsaade etmeyince gemiler 30 mil uzaktaki Drogheda limanında yüklerini indirirler.

PATLICAN
Tür: Ara. Badincan, Far: Bazanjan kelimelerinden geçmiştir.
Lat: Solanum melongena, İng: Eggplant-ABD (İlk patlıcanlar beyaz yumurta şeklindeydi), Aubergine-UK, Alm: Aubergine (Ara. Al Badinjan değişime uğramıştır), Holl: Aubergine, İta: Melanzana (Mala-meyve+ İnsana-deli Deli meyve), Fra: Aubergine, Rus: Baklazhan (Баклажан), Gre: Melitzána (Μελιτζάνα), Ara: Badhinjan, Far: Badamjan
 Hindistan kökenlidir. İlk önceleri yumurta şeklinde ve daha küçüktü.
 Mor rengi, patlıcanın en bilinen özelliğidir, ancak bazı çeşitleri beyaz, sarı veya yeşil renkte de olabilir

PIRASA
Tür. Grekçe Praso, Latince Ampelprasum sözcüğünden gelir.
Lat: Allium ampeloprasum, İng: Leek (Light kökenli sanılıyor), Alm: Lauch, Holl: Prei, İta: Porro, Fra: Poireau, Rusça: Лук- Luk-porey (порей), Gre: Práso (Πράσο), Ara: Kurras, Far: Parasa
 Anadolu ve Yakın Doğu ürünüdür. Mısırlılar, Antik Grekler ve Romalılar, mutfakta ve tıpta kullanmışlardır.
 Roma İmparatoru Neron, sesinin güzel ve güçlü olması için pırasa yemeyi tercih ettiğine dair bir efsane vardır. Bu nedenle, pırasa bazen “Neron’un bitkisi” olarak da anılmıştır.
 Pırasa, Galler’in ulusal sembolüdür. Saint David’s Day, Galler’in milli gününde Gallerli savaşçılar pırasa taktıkları için, halk pırasa takarak bu günü anarlar.

SALATALIK – HIYAR
Tür: Hıyar Arapça “seçkin, en iyisi” anlamındadır. Argoda kullanılınca yerine salatalık diyenler çoğunluktadır.
Lat: Cucumis (Yuvarlak, kabarık), İng: Cucumber, Alm: Gurke (Grekçe Angourion’dan), Holl: Komkommer, İta: Cetriolo, Fra: Concombre, Rusça: Ogurets (Огурец ), Gre: Angouri (Αγγούρι) (Eğri, bükük), Ara: Hıyar, Far: Hıyar
 Kökeni Hindistandır, Antik Mısır mezarlarında salatalık tohumları bulunmuştur. Firavunların öbür dünyada yeniden üretmek isteyecekleri kadar çok sevdikleri görülür.
 İmparator Tiberius hıyarı çok sevdiğinden, yetiştirmek için özel sera yaptırmıştır.

SARIMSAK
Tür: Kaşgarlı Mahmud’un Divanu Lügatit Türk adlı eserinde Sarmusak olarak geçer.
Sanskritçe “Srimsataka”-Aş başı kelimesinden gelmiş olabilir veya Sarı+Sak sarı-kokulu olabilir. Başka bir varsayıma göre ise Farsça “sir” kelimesinden türemiştir. “Sir”, hem sarımsağı hem de soğanı ifade etmek için kullanılan genel bir terimdi.
Lat: Allium (kokulu), İng: Garlic: (Gar-Mızrak+Leak-pırasaya benzediğinden). Alm: Knoblauck (Knolle-yumru+lauch-soğan). Holl: Knoblook, İta. Aglio, Fra: Ail, Rus: Chesnok (Чеснок), Gre: Skordo (Σκόρδο), Ara: Soum, Far: Sir
 Orta Asya’da binlerce yıldır tıbbi özellikleri ve lezzeti için yetiştirilmektedir.
 Hipokrat tedavi edici özelliklerinden sık bahseder.
 Tarımda doğal zararlı böcek kovucu olarak kullanılır.

SOĞAN
Tür: Sanskritçe Sugand, Su (güzel)+kanda (yumru) anlamındadır. Türkçe soğuk’tan geldiği varsayımı zorlama bir tanım olarak görünüyor.
Lat. Unio-Unionem, İng. Onion. Eski Fransızca Oignon Latinceden alınmadır. Bu da İngilizce Union ile aynı kelimedir. Çok katmanlı ama tek, tek parça, birlik ve İnci anlamındadır. Alm. Zwiebel (Alm “Swib”- şişkin yuvarlak), Holl: Ui, İta: Cipolla (Capo-baş kökenlidir), Fra: Oignon, Rus: Luk (Лук), Gre: Kremmýdi (Κρεμμύδι), Ara: Basal Far: Piyaz
 Orta Asya kökenlidir. Firavun mezarlarında soğan bulunmuştur.
 Fransa’da, soğanın çorbası (Soupe à l’oignon) meşhurdur.
 Piyaz: Farsça “piyaz” kelimesi soğan demektir.

Selamlar
Celal KÜÇÜK