Köşe yazılarımız, yazarlarımızın özgür iradesinde olup, kendilerini bağlar…
ORTADOĞU’DAKİ ARI KOVANI
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde; devletlerin, kurumsal şirketlerin, iktidar ve ana muhalefet partilerinin hep A,B,C,D … planları vardır. Devleti yönetenler, kurumsal şirketler ile siyasal partiler görevlerini yaparlarken, uyguladıkları politikalarda başarısız olduklarında, önceden üzerinde çalışması yapılan B planına ve diğer planlara acilen geçerler. Batıda bu kurumlarda Her planın önceden hazırlanmış alternatifleri hazırdır.
Bizim ülkemizde işler salla pati kişilere özgü, günübirlik ani alınan, dış etkiye açık sağlıksız kararlarla yürüdüğünden, alınan kararların çoğu hem ülke’deki hemde siyasi partilerdeki sorunları çözmediği gibi, uzun dönemde de ülke’deki sorunlar yukarıdaki kurumlarda dahada da artmış olarak olarak karşımızda dururlar. 1950’den beri tutanın elinde kaldığı bir yapıya dönen, devlet ve siyasi partilerin üst yönetimlerinde liyakat yerine, yandaşlık, nepotizm vb hastalıklı yapılar ön plana çıktığından ülke’de siyasi partilerde yıllardır hem üretimde, hemde ülke yönetiminde sağlıklı şekilde yönetilemezler. Aynı zamanda bu yönetim anlayışı ile dışarıdan müdahaleye açık olan bu ülke’de bir gün zamanın başbakanı “ben BOP ‘nun eş başkanıyım” diyerek ülke dış politikasındaki, temellerini Atatürk’ün attığı, “yurtta sulh Cihan’da Sulh” ilkesinden vazgeçtim diyebiliyor. Bu vazgeçmenin sonucu olarak bugün neredeyse tüm komşularla kavgalı ve ülke mülteci deposuna dönüp, İsrail ve Abd ile, Suriye’de yaratılan fiili terör devletçikle pyd, pkk ile komşu olunuyor. İsrail’in uzun yıllardır ortadoğu’da tek başına Abd’nin çıkarlarına hizmette yetersiz kalması nedeniyle, abd bölgemizde kürtleri kullanarak yeni bir kontrollü İsrail devleti kurma çalışmaları son noktaya gelmiştir.Temenni etmiyorum ama, bunu kısa sürede de başaracak, ortadoğu haritasını değiştirecektir.
Türkiye’de 12 marttan itibaren yaşanan askeri darbeler sistemli bir şekilde hep emperyalizme hizmet etmiş olup, bunun sonucu olarak hem devlette, hemde muhalefet partileride nitelikli kadrolar kurulamadığından, hem devlet, hemde siyasi partiler dışarıdan etkileşime açık olduklarından, özellikle 1980’li yıllardan sonra gelen kadroların ülke ile ilgili hiçbir zaman sağlıklı alternatif çözüm önerileri üretilemeyip, bu projeler halka ulaştıramamışlardır.Türkiye’de gelecekte berber, tornacı, muslukçu bulamayacak noktaya doğru gidip, ülkenin sınırları yol geçen hanına dönmüşse, bunun birinci derece sorumlusu iktidar olup, ikinci sorumlusu da bu olaylar yaşanırken sesini çıkarmayan ana muhalefet partileridir. Özellikle ana muhalefetin 2002/2023 dönemi kadroları ciddi şekilde sorgulanmalıdır. Son 20 yıldır hiçte iyi bir sınav veremeyen muhalefet partilerinde, son aylarda yaşanan sorunlar sancılı olsada sağlıklı bir doğumun önünü açma açısından halkın iyi niyetle ağırlığını koyup, soran sorgulayan, geçmiş dönemden farklı bir anlayışı yaşama geçirmek için tüm halkımızca tribünden sahaya inilmesinde, yani türkü dinlemek yerine, artık kendilerinin türkü söylemesi gerekmektedir.
Evrende yaşamda her şeyin bir bedeli vardır. Türkiye’nin yönü hukuk, demokrasi, laiklik ilkeleri ile yönetim olup, ülkemin batıya yönelmekten başkaca çıkışıda yoktur. Burada en büyük görev’de tepeden tırnağa donanımlı kadrolarla adeta militan bir CHP’ne düşmektedir. Ülkemiz için sorun yaratan İsrail’in bu noktaya gelişinde en çok vebali olan, başta iktidar ve muhalefet partileri geçmişe yönelik özeleştiri yapmak zorundadırlar. BOP’un sonuçları ülke için çok ağır olacaktır. Bir kaç yıl fazla iktidarda kalmak uğruna Ortadoğu’daki bu arı kovanının içine ülkemiz elini sokmamalıydı. Saygıyla