“Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim’’ ve “Tüm hayatımı, varımı, yoğumu, bir ülke için feda ederim” demiştir. Mustafa Kemal Atatürk, ülkesi için yıllarca savaşmış, ülkeyi işgalden kurtarmış, yetmemiş cehaletle savaşmış, kul olan halkı birey yapmak için uğraşmış, yetmemiş ülkenin kalkınması için her şeyi yapmış ve canını bu vatan uğruna vermiştir.
Siyasetçi dediğimiz kitle, öncelikle ülkesi ve halkı için mücadele etmeli, halkın refahı için gece gündüz çalışmalı, ülkesinin yaşanabilir bir ülke olması için gerektiğinde canını bile verebilmelidir. Olması gereken, özde olan bu ama, bizim gördüğümüz siyasilerin büyük bölümünün kendi ikbali için mücadele ettiğidir.
Gelelim yaşadığımız yere.
Aydın ilimiz stratejik ve jeopolitik konumu nedeniyle binlerce yıldır çok özel bir yerleşim yeri olmuştur. İklimi, toprak yapısı, su kaynakları, deniz kıyısında olması gibi çok sayıdaki olumlu özelliği burada sıralayabiliriz. Bu ayrıcalıklı özellikleri nedeniyle Aydın’a benzeyen başka bir şehir yoktur. Aydın’ın en büyük sorunu siyasetçiler; siyasetçi tercihlerindeki yanlışlar olarak göze çarpmaktadır.
Aydın’a nereden bakarsanız bakın Türkiye’nin en önemli tarım, turizm, sanayi, yatırım ve ticaret merkezlerinden biri olmasını gerektiren bir coğrafi konuma sahiptir.
Hani derler ya, “Vermeyince Mabud ne yapsın Mahmut” diye. Aydın’a Mabud vermiş ama problem Mahmutlarda. Uzunca bir süredir Mahmutlar bu il için neredeyse hiçbir şey yapmamış.
Belki de en bilgisiz, en beceriksiz, en teslimiyetçi, en biatçı siyasetçilerin çıktığı şehir olabilir Aydın.
Bulunduğu yeri, edindiği makamı korumak için Aydın adına tamamen bir suskunluğu kabullenmiş siyasetçilerin özellikle son yıllarda görevde olduklarını görüyoruz. Sadece siyasiler mi? Keşke öyle olsa, burada görev yapan bürokratlar da aynı vurdumduymazlıkta olunca iş katmerli oluyor. Bu yüzden Aydın bu durumda. Bu nedenle diğer iller gelişip büyürken biz yerimizde sayıyoruz, hatta geriye gidiyoruz. Sonra, timsah gözyaşları, yerseniz.
Seçim döneminde sadece Aydın’da değil, çevre illerdeki siyasi kişilerle sıkça görüşüyor, yerel seçimler yaklaşırken uzun zamandır yaptığımız gibi halkın ve siyasetin nabzını tutmaya çalışıyoruz. Örgütlerin, aday adaylarının, siyasi parti üyelerinin, halkın neler düşündüğünü, siyasete nasıl baktığını, siyasete neden girdiklerini, siyasi bilgi ve tecrübelerini öğrendikçe yazının başlığındaki gibi bir durumun olduğunu düşünmeye başlıyoruz.
Sizin anlayacağınız, ilimizde siyaset A veya B partisi fark etmeksizin giderek kan kaybediyor. Liyakat değil, biat asıl bakılan özellik olmaya başladıktan sonra ortalık beceriksiz siyasilere kalıyor.
Ekonomide bir kanun var, “Kötü para iyi parayı kovar” diye. İşte siyasette de genellikle kötü siyasetçi iyi siyasetçiyi siyaset dışına itiyor. Elbette iyi siyasetçiler yok değil ama sayıları yetersiz.
Bir bakıyorsunuz, partilerin il ve ilçe örgütleri içi boş açıklama yapıyor, bir bakıyorsunuz yeni saçma fikirler ortaya atılıyor. Güler misin, ağlar mısın misali, hepsi birbirinden merdane. Beceriksizlik diz boyu değil, adam boyu olmuş durumda. Bizler de boş yere bekliyoruz.
Sonuç, etrafımız beceriksiz siyasetçiler tarafından kuşatılmış. Ne yapsak nafile görünse de elbette bundan çıkış yolu var. Yeter ki yürekten isteyelim. Ama bunun için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Yoksa, beceriksizlik yarışmasının birincisini öğrenmek için beklemekten başka bir şey yapamayız.
“Beceriksizlik ile ihanet arasında İnce bir çizgi vardır. Beceremediğin halde makam, mevki işgal etmek en büyük ihanettir.” (Alparslan Türkeş)