BÜTÜN SUÇ HIRSIZLARDA MI?
VELİ YALÇIN
Hiç düşündünüz mü? Biz nerede yanlış yaptık? Bu soruları farklı biçimlerde de sorabiliriz. Niye yanlış yaptık? Nasıl yanlış yaptık? Niçin yanlış yaptık veya yanlış yapmaya neden devam ediyoruz gibi…
Ülkemizde beş (5) yılda bir seçim yapıyoruz. İktidarlar geliyor ve iktidarlar gidiyor, sokaktaki sıradan insanlar olarak, bizim yaşamımız ve daha açık deyimle yazgımız değişmiyor. Oysa daha insanca yaşamak için, yazgımızı değiştirmek için her beş yılda bir iktidarları değiştirdik. Her iktidar değiştiğinde de yaşamımızın iyi olmasını bekledik.
Değişen bir şey olmadı, hiçbir şey değişmedi…
Sokaktaki insanlar iktidarlara ve kamu yönetimine güvenmiyor.
Kadınlar ikinci sınıf muamelesi görmeye devam ediyor. Kadın cinayetleri son sürat devam ediyor.
Sadece kadınlar mı, erkeklerde bağırıyor. “Geçinemiyoruz” diye sesini çıkaramıyor. Sesini çıkaran “hain” oluyor, olmaya devam ediyor.
Parlamenter dönemde iktidar, başbakan ve maliye bakanları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde de Cumhurbaşkanı “enflasyon düşecek, yaşam seviyesi artacak” dedikçe yoksulluğumuz artıyor.
Bilim insanları konuşamıyor, gazeteciler yazamıyor ve sokaktaki vatandaş konuşamıyor. Her konuşan “terörist” oluyor.
Ne yaşamımız değişiyor ne de yazgımız.
Sözümüz bitiyor.
Öyleyse biz nerede yanlış yapıyoruz?
Eğitim ve üniversite yaşamında aksaklıkları dile getirenler, protesto edenler yine dayak yiyor. Öğrenciler dayak yiyor. Öğretim üyeleri okuldan atılıyor.
Ülkenin geleceği olduğunu dilimizden düşürmediğimiz gençler umutsuz, yorgun, kızgın ve yurtdışına kaçmak için fırsat arıyorlar. Birkaç gün sonra kutlayacağımız 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor. Çocuklar iktidardan fazla “ekonomist” oldular.
Hapishanelerde binlerce insan “adalet” aramaktan yorgun düştü.
Çalışanlar “asgari ücret” tahakkümü altında yaşamaya çalışıyorlar, “Emekli Yılı” ilan edilen günlerde emeklinin halini söylemeye bile gerek yok.
Aynada kendinize, sokaktaki insanların yüzüne bakın…mutlu olan var mı?
AKP’nin milletvekilleri çok(!) çalışmanın verdiği yorgunluğu ya Maldivlerin mavi sularında ya da Monaca Yat Kulübü’nde istakoz yiyerek atmaya çalışıyorlar. Oysa bu utanmazlar ne diyordu; “İstanbul düşerce Kudüs düşer”, “İstanbul düşerse Türkiye düşer”, Esenyurt düşerse Mekke düşer”, “İtibardan tasarruf olmaz”
Her dönemde olduğu gibi, bir avuç hırsız soyuyor, emekçi soyuluyor ve soyguncu kazanıyor.
İktidarlar değişiyor, yaşamımız iyileşmiyor, yazgımız değişmiyor. Her seçimde iktidarın değiştiği yanılgısına düştük, oysa değişen bir şey yoktu.
31 Mart’ta yapılan yerel seçimler sonucu el değiştiren belediyelerin birçoğu AKP ve kayyumdan CHP’ye geçti. Denizli, Bursa, Siirt, Sivas, Diyarbakır, Kütahya, Efeler, Sancaktepe gibi onlarca belediyenin milyarlarca borç batağında olduğu ortaya çıktı.
Şair ve yazar Murathan Mungan’ın deyişiyle; herkes, “Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye döktükleri her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiçbir sözcük insanların
duygularına da yüreklerine de yetmiyor.”
Peki biz nerede yanlış yaptık, yapıyoruz?
Yazar Erol Mütercimler’in dediği gibi; “Türk halkı hırsızı çok seviyor kardeşim. Büyük hırsıza tapıyor, küçük hırsızdan nefret ediyor.”
ya da
Fransız filozof Voltaire’e atfedilen “Sıradan hırsız; paranızı, cüzdanınızı, bisikletinizi çalar. Politik hırsız ise; geleceğinizi, hayallerinizi, bilginizi, eğitiminizi çalar. İkisi arasındaki fark; Sıradan hırsız sizi seçer! Siyasi hırsızı ise siz seçersiniz!.” sözüne göre bütün suç hırsızlarda mı?
VELİ YALÇIN