Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

CUMHURİYETİN İLANI

• M. Kemal’in “Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz” sözü çok zor şartlar altında söylenmiştir. Cumhuriyet rejimi konusunda Meclis’te bir fikir birliği yoktu. M. Kemal bunu karşı çıkacaklarını sandığı birçok silah arkadaşından saklar, sadece 7 kişiye söyler.
• Yeni rejimin ilanı için TBMM’de, tartışılmamış, hiçbir hazırlık yapılmamış, yabancı devlet adamları çağrılmamış, sokaklar bayraklarla donatılmamış, kutlamalar yapılmamıştır. Nedeni ise cumhuriyete karşı yoğun bir muhalefetin olmasındandır. M. Kemal ile Milli Mücadele’ye katılan, kahramanlardan bazıları; Cumhuriyet’e karşı, Hilafet taraftarı idiler.
• Atatürk Nutuk’ta bu durumu şöyle anlatır: “Millî Mücadele’ye beraber başlayan yolculardan bazıları, bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir.” “ Ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir milli sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim.”
• Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele vb. İstiklal Savaşının kazanılmasından sonra hedeflenen amaca ulaşıldığını ve artık “ Emanetin “, devletin esas sahibine, yani Halifeye (Padişaha) teslim edilmesini savunurlar. TBMM’de bu kuvvetli kişilerin etkisinde olan, ikinci Grup denen vekiller de Mustafa Kemal’e karşı idiler.

Atatürk Uzun Zamandan Beri Cumhuriyeti Düşünüyordu
• Atatürk’ün kafasında Harbiye yıllarından beri Cumhuriyet fikri vardı ve bunu fırsat buldukça yakın arkadaşlarına belirtiyordu.
• Mustafa Kemal, Fransız İhtilali’nin düşünce önderi J.J.Rousseau’yu okumuş, incelemiş ve onun “Kişi için Özgürlük” ve “Toplum için Cumhuriyet” düşüncesi onu çok etkilemişti.
• 23 Temmuz 1919: Cumhuriyet’e giden yolun aslında Erzurum’da başladığı ve bu yolda sonuna kadar devam edildiği kabul edilir. Erzurum Kongresi’nde Heyeti Temsiliye üyesi, Eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit Kansu’ya “Zaferden sonra hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır” diye yazdırtmıştır.
• 17 Eylül 1919: Sivas Kongresi günlerinde, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robeck, İngiltere’ye gönderdiği raporda kongreyi “Cumhuriyet girişimi” olarak niteler.
• 22 Eylül 1919: İngiliz Times gazetesi “Sivas’taki Anadolu Cumhuriyeti” diye başlık atar.
• 23 Nisan 1920: TBMM Ankara’da toplanır, Birinci Dönem Büyük Millet Meclisi ya da kısaca Birinci Meclis açılır. Ama henüz Türk devletinin adı konmamıştır.
• 20 Ocak 1921: Anayasa’ya “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” maddesi konur. Bu, aslında adı konulmamış, ilan edilmemiş bir cumhuriyet idi.
• 19 Temmuz 1922: İcra Vekilleri Heyeti Başkanı (Başbakan) Rauf Orbay, Atatürk’ü Refet Bele’nin evine yemeğe davet eder. Yemekte Ali Fuat Cebesoy da vardır. Rauf Bey, Atatürk’e “Meclis senden korkuyor, eline fırsat geçerse cumhuriyet ilan edeceğini ve hatta Padişahı kovacağını düşünüyorlar” der. Bunun üzerine Atatürk, Rauf Bey’e fikrini sorar. “Benim babam Padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında Padişahın ekmeği var. O nimet şimdi benim boğazımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim” diyerek Padişah ve Halife’ye bağlılığını ifade eder. Refet Bey de benzer görüşler söyler. Ali Fuat, ki Harbiye yıllarında M. Kemal’in en yakın arkadaşıydı, yorum yapmaz, “ Biraz düşüneyim”, der. O akşam Mustafa Kemal, bu arkadaşlarıyla yollarının kesin olarak ayrıldığını görür.

• 1 Kasım 1922: Atatürk, Saltanatın kaldırılması tartışmalarında Meclis’te gericiliğin ne kadar örgütlü olduğunu görür. Komisyon tartışmalarına şahsen müdahale eder, Saltanatın kaldırılmasını sağlar. Böylece Cumhuriyetin ilanının önündeki en büyük engel aşılmış olur.
• 2 Aralık 1922: Muhalifler M. Kemal’i saf dışı etmek isterler, başkanlığa verdikleri seçim kanunu değişikliği önerisinde “milletvekili adayı, aday olduğu yerde en az 5 sene oturuyor olmalı ve doğum yeri Misak-ı Milli sınırları içinde olmalıdır” yazıyordu. Bu iki özellik de Mustafa Kemal de yoktur. Oturumu yöneten Dr. Adnan Adıvar (Halide Edip’in eşi) öneriyi hemen komisyona göndermeye çalışır. M. Kemal kürsüde çok sert bir konuşma yapar. Kendi kurduğu Meclis’te bir gün birilerinin vatandaşlık haklarını elinden almaya çalışacağını beklemediğini söyler. “Doğrudur, ne yazık ki doğum yerim, bugünkü sınırlarımız dışında kalmıştır. Ancak Selanik tek kurşun atılmadan Hükümet tarafından Yunan’a teslim edildiğinde ben, bir başka yurt köşesini savunmak üzere Derne’de, Bingazi’de, Trablusgarp cephesinde savaşıyordum. Her yerde 5 yıl kalsaydım, ben o zaman Derne’de, Bingazi’de olamazdım. Filistin’de, Sina Çöllerinde, Suriye’de olsam, o zaman Çanakkale’de, Kafkaslarda, Sakarya’da, Dumlupınar’da olamazdım. Ama ben oralarda olamasaydım, bu efendilerin de doğum yerleri Allah korusun, Misak-ı Milli sınırları dışında kalırdı ” der.
• Ocak 1923: M. Kemal 4 ay süren uzun bir yurt gezisine çıkar. Hem halkı aydınlatır hem de karşı-devrimcilere gözdağı verir;
Konya’da “Gericiliği nerede görsem tepeler ve öldürürüm” der.
• 20 Şubat 1923: M. Kemal, Vekiller Heyeti Başkanı Rauf Bey’in odasında vekiller heyeti ve Meclis ikinci başkanı Ali Fuat Paşa ile bir gece toplantı yapar. Bu toplantıda meclisin feshedilmesi ve seçimin yenilenmesi kararlaştırılır.
• 1 Nisan 1923: TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak dağılır.
• 15 Nisan 1923: 1. Meclis son oturumunu yaparak dağılır. Yeni Türk Devleti’nin kurucu meclisi olarak kabul edilir.
• 7 Haziran 1923, TBMM Osmanlı hükümetlerinin imzaladığı bütün antlaşmaları fesheder, tanımadığını ilan eder.

• 28 Haziran 1923: Türkiye’nin ilk genel seçimleri yapılır. Seçimde çoğunluğu “Birinci Grup” olarak adlandırılan “Müdafaa-i Hukuk Grubu” kazanır
• 24 Temmuz 1923: Lozan Barış Antlaşması İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalanır.
• 4 Ağustos 1923: İsmet Paşa’nın Lozan dönüşünde onu karşılamak istemeyen Başbakan Rauf Bey (Orbay) TBMM başkanı M. Kemal Paşa’dan yurt gezisini bahane ederek izin ister. M. Kemal bu izni ancak istifa ederse vereceğini söyler. Rauf Bey istifa eder, yerine İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey (Okyar) getirilir. Ama, yeni hükümet bir türlü kurulamaz.
• 11 Ağustos 1923: TBMM ‘nin İkinci dönemi en yaşlı üye Abdurrahman Şeref başkanlığında açılır. 2 gün sonra M. Kemal başkan seçilir.
• 13 Ağustos 1923: İsmet Paşa ve yanındaki Lozan heyeti Ankara’da büyük bir kalabalık ve Gazi Paşa ile eşi Latife Hanım tarafından karşılanır. Gazi Paşa İsmet Paşa’ya candan sarılarak memnuniyetini belirtir.
• 23 Ağustos 1923: TBMM Lozan Antlaşması’nı onaylar
• 13 Ekim 1923: Ankara başkent ilan edilir.
• 27 Ekim 1923: M. Kemal, Alman “Neu Frei Presse gazetesi muhabirine konuşur: “Yeni Türkiye anayasasının ilk maddesi; Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Yürütme kudreti, yasama yetkisi milletin biricik ve gerçek temsilcisi olan Meclis’te toplanmıştır. Bu iki kelimeyi bir kelimede özetlemek mümkündür: Cumhuriyet ” der.
• 28 Ekim 1923: Akşama kadar hükümet kurulamayınca, M. Kemal arkadaşlarını Çankaya Köşkü’ne yemeğe davet eder. Davete 7 kişi katılır. İsmet İnönü, Kazım Özalp, Ali Fethi Okyar, Kemalettin Sami, Halit Karsıalan, Fuat Bulca ve Ruşen Eşref Ünaydın.
Mustafa Kemal Paşa o gece ve sonraki günlerde olanları Nutuk’ta ve CHP toplantısında detaylı anlatır. Yemek sırasında: ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ der ve planını açıklar: “Yarın Grup toplanınca, gene bir sonuç alamamış olacaklar. O zaman Kemalettin Paşa sen söz al, kürsüye çık ve “Günlerdir bir buhran içinde bocalayıp duruyoruz, bir hükümet üzerinde anlaşamıyoruz. Bütün dünya bizi gözlüyor. Bu durum ilelebet böyle gidemez. Bu grubun bir partisi, bu Meclis’in bir başkanı var. Her ikisinin de başkanı Mustafa Kemal. Ona başvuralım, gelsin, bu sorunu çözsün” de, yerine otur.” “Ben bu davet üzerine Meclis’e gelir, çözüm önerimi sunarım.” der.
• Atatürk: “O gece yalnız (İsmet Paşa ile) kaldıktan sonra, bir yasa tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 günlü Anayasanın devlet biçimini saptayan maddelerini şöylece değiştirmiştim: 1. maddenin sonuna: “Türkiye Devletinin hükümet biçimi cumhuriyettir.” cümlesini ekledim. 3. maddeyi şöyle değiştirdim: “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisince yönetilir. Meclis, hükümetin yönetim kollarını bakanlar kurulu aracılığı ile yönetir.”
• Bu rejim değişikliğine karşı olan vekillerden bir kısmı İstanbul’da Refet Bele’nin evinde toplantı halinde idiler. Bu durum işleri kolaylaştırır.
• 29 Ekim günü, her şey planladıkları gibi gider ve M. Kemal kürsüye çıkarak, krizin kaynağının seçim sistemi olduğunu ve Anayasa’da yapılacak bir değişiklikle buna çözüm bulunacağını anlatır. 333 milletvekillerinin yarısından çoğu salonda yoktur, katılan üye sayısı 158 dir. Olmayanların çoğunlukla 2. Gruptan, yani muhalif vekiller idiler.
• Anayasa değişikliğinin lehine ve aleyhine konuşmalar yapılır, sonunda Gazi Paşa’nın İsmet Paşa ile hazırladığı değişiklikler TBMM’de geçer.
• 29 Ekim 1923: Saat 20.30’da “Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir “ yasası yapılan konuşmaların ardından 158 üyenin tamamının oyuyla “Yaşasın Cumhuriyet!” sesleri arasında alkışlarla kabul edilir.
• Bundan sonra gizli oyla cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Katılan 158 milletvekilinin tamamının oyu ile Gazi Mustafa Kemal, Yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçilir.
Seçim sonunda Mustafa Kemal, yaptığı konuşmasını “Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak (başarılı) ve muzaffer olacaktır.” sözü ile bitirir.
• İlk hükümeti kurmakla İsmet Paşa görevlendirilir.
• Atatürk “ Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara’da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet’in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar ” der.

NOTLAR:
1. İlber Ortaylı: “ Cumhuriyet Arapça bir kelime zannedilir. Aslında Arapçada böyle bir kavram yok. Kökü cumhur yani Fransızca Le gent, İtalyanca La gente, Almanca Die Leute, bizde köy veya mahalle ahalisi veya bir topluluk olarak kullanılırdı. Bunlardan dolayı cumhuriyet sözcüğünü “Res Publica- Republic” anlamında kullananlar Türklerdir. ”
2. Bundan sonra muhalif kanat hilafetin kaldırılmaması için yoğun bir çaba içine girer.

Selamlar / Celal KÜÇÜK