Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

MEYVELER VE ETİMOJİLERİ K-Ü

KAYISI
Tür: Ara. Kays kökenlidir. Kıyaslama aynı kökten, kayısı, “sarımsı meyve” anlamına gelir.
Lat: Prunus Armeniaca (Ermenistan Meyvesi), İng: Apricot (Ara. Al-Birquq, bu da Lat. Malum Precoquum’dan – erken olgunlaşan meyve) Alm: Aprikose, Holl: Abrikoos, İta: Albicocca, Fra: Abricot, Rus: Абрикос (Abrikos), Gre: Βερίκοκο (Veríkoko), Ara: Mishmish (Tür. Muşmula ayrı kelime, Gre. Mousmulo’dan ), Far: Zardālū (Zar-Sarı+Alu-Meyve )
 Yaklaşık 4.000 yıl önce Çin’de yetiştirilmeye başlanmış, İpek Yolu aracılığıyla Orta Asya ve Anadolu’ya ulaşmıştır.
 “Güneş meyvesi” olarak anılır ve yüksek beta-karoten içeriğiyle tanınır.
 Eski Roma’da kayısı, “Ermeni elması” (malum armeniacum) olarak bilinir ve değerli bir ithal ürün olarak görülürdü.

KAVUN
Tür: Eski Türkçe’de kalın kabuğu nedeniyle “kabuk” kelimesiyle bağlantılı olabilir.
Lat: Cucumis Melo (Cucumis-Hıyar, Melon meyve; Hıyar meyvesi), İng: Melon, Alm: Melone, Holl: Meloen, İta: Melone, Fra: Melon, Rusça: Dynya (Дыня- Tür kökenlidir, anlamı bilinmiyor. Dünya gibi?), Gre: Pepóni (Πεπόνι – Lat. Peponem – “büyüyen meyve”), Ara: Baṭṭīkh, Far: Melon
 Kavunun kökeni Orta Asya’dır ve yaklaşık 4.000 yıl önce yetiştirilmeye başlanmıştır. Pers İmparatorluğu’ndan Avrupa’ya İpek Yolu aracılığıyla taşınmıştır.
 Antik Mısır’da lüks bir yiyecek olarak Firavunların sofralarını süslemiştir.
 Marco Polo, kavunu İran’da görmüş ve Avrupa’da övgüyle anlatmıştır.
 Kavun, “yuvarlak, tatlı, suyu bol meyve” anlamında kullanılır.

KESTANE
Tür: Sözcüğün Grek Teselya bölgesinde bir şehir olan Kastania’dan geldiği söyleniyor.
Lat: Castanea sativa (Sativa “ekilen” Kastania’nın ekileni), İng: Chestnut (Latinceden), Alm: Kastanie, Holl: Kastanje, İta: Castagna, Fra: Châtaigne, Rus: каштан (Kaştan ), Gre: Kástano (Κάστανο), Ara: Kasitana, Far: Shah Balut
 Tarihi yaklaşık 6.000 yıl öncesine Asya’ya uzanır. Antik Anadolu uygarlıklarında önemli bir meyveydi.
 Kestane ağacı uzun ömürlü olması nedeniyle “ölümsüz ağaç” olarak adlandırılmıştır.
 Antik Roma’da askerlerin temel besin maddesi olarak kestane tükettiği bilinir.
 Lat. Castanea kelimesi, “kabuklu, yuvarlak ve sert meyve” anlamında kullanılmaktadır.

KİRAZ
Tür: Giresun’un antik adı olan Kerasus azçok değişikle tüm dillere girmiştir.
Lat: Prunus Cerasus (Giresun meyvesi, eriği), İng: Cherry, Alm: Kirsche, Holl: Kers, İta: Ciliegia, Fra: Cerise, Rus: Вишня (Vishnya), Gre: Κερί (Kerí), Ara: Karaz, Far: Gilas
 Romalı General Lucullus, kirazı Giresun’dan Roma’ya götürmüş ve Avrupa’ya tanıtmıştır (İ.Ö 66-63). Lucullus adı Roma’da Lükse ve pahalı şeylere düşkünlüğünden Lucullan olarak anılmıştır, Bu adın birçok dildeki Luxury, Lüks kelimesinin kökeni olduğu sanılıyor.
 Japon kültüründe kiraz çiçeği (Sakura), hayatın geçici doğasını ve güzelliğini simgeler.
 Prunus Avium – Tatlı kiraz taze yenir, Prunus Cerasus – Ekşi kiraz (vişne) işlemden geçirilir.

LİMON
Tür: Ara. Laymun kelimesi, “ekşi, sarı meyve” anlamındadır.
Lat: Citrus Limon (Grekçe’de Kedron-Kedros-Citrus Sarı, kızıl anlamında ), İng: Lemon (Ara. Laymun), Alm: Zitrone, Holl: Citroen, İta: Limone, Fra: Citron, Rus: Limon (Лимон), Gre: Lemóni (Λεμόνι), Ara: Līmūn, Far: Līmū
 Hindistan ve Güneydoğu Asya kökenlidir. Batıya Haçlılar tarafından götürülür
 Denizciler, C vitamini eksikliğinden iskorbüt hastalığını önlemek için limon tüketirdi.
 Antik Mısır’da, mumyalama ayinlerinde kullanılmıştır.
 İtalya Amalfi kıyıları limonu hediyelik eşyalar, içecekler (Limoncello) halinde önemli bir ticari meta haline getirmişler.

MANDALİNA
Tür: Çince Mandarin kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Çin’in yönetici ve rahipler sınıfı olan “Mandarinler”in sarı giysilerinin rengine benzemesinden.
Lat: Citrus Reticulata (Ağaç şeklinde narenciye) İng: Mandarin, Tangerine (Tanca – Fas’dan gelmesindendir), Alm: Mandarine, Holl: Mandarijn, İta: Mandarino, Fra: Mandarine, Rus: Мандарин (Mandarin), Gre: Μανταρίνι (Mandaríni), Ara: mandarin, Yusufi, Far: Naranji
 Mandalinanın kökeni Çin’dir ve Avrupa’ya 19. yüzyılda ulaşmıştır.
 Adı Çinli mandarin bürokratlarından türemiştir, meyve onların kıyafetlerinin rengiyle özdeşleştirilmiştir.
 Eski Çin’de mandalina, yeni yıl kutlamalarının bir parçası olarak hediye edilirdi

MUZ
Tür: Türkçeye Arapçadan Müs (Ara. büyütmek olabilir) kelimesinden geçmiştir.
Lat: Musa paradisiaca (Cennet Meyvesi), İng: Banana (Batı Afrika wolof dilinden), Alm: Banane, Holl: Banaan, İta: Banana, Fra: Banane, Rus: Banan (Банан), Gre: Banána (Μπανάνα), Ara: Mawz, Far: Mowz,
 Muz, “uzun, sarı meyve” anlamına gelir.
 Muz, dünyadaki en eski ve en çok tüketilen kültür bitkilerinden biridir.
 Muzun tarihi 7.000 yıl öncesine, Güneydoğu Asya’ya dayanır. Büyük İskender, Hindistan’da muzu tanımıştır.
 Antik Romalılar muzu “bilgelerin meyvesi” olarak adlandırmıştır.

NAR
Tür: Farsça kökenlidir. Aslının Sümerce olduğu sanılıyor. Farsça “anar”, meyvenin parlak ve kırmızı rengiyle ilişkilidir.
Lat: Punica granatum, İng: Pomegranate (Pome-Elma+Granate-Tane (grain) çok taneli meyve), Alm: Granatapfel, Holl: Granaatappel, İta: Melagrana, Fra: Grenade, Rus: Granat (Гранат), Gre: Ródi (Ρόδι), Ara: Rumān, Far: ānar (Sümerce sanılıyor)
 600’den fazla tohuma sahiptir ve doğurganlık simgesi olarak kabul edilir.
 Nar taneleri, çoklu bereket sembolü olarak kültürel anlam taşır.
 İran ve Orta Doğu kökenlidir. Mezopotamya kültürlerinde kutsal bir meyve olarak sayılırdı.
 Grek mitolojisinde Persephone’nin yeraltı dünyasında nar yemesi, mevsimlerin oluşumunu açıklamak için kullanılır.
 Zerdüşt inanışında iyiliğin ve düzenin sembolüydü.

PORTAKAL
Tür: Portugal-Portekizli
Lat: Citrus sinensis (Çin narenciyesi), İng: Orange (Sanskritçe Naranga), Alm: Orange, Holl: Sinaasappel (Çin elması), İta: Arancia, Fra: Orange, Rus: Apelsin (Апельсин) Çin Elması, Gre: Portokáli (Πορτοκάλι), Ara: Burtuqal, Far: Porteghal
 Malezya kökenlidir. Portakal, Haçlı Seferleri sırasında Arap tüccarlar tarafından Avrupa’ya getirilmiştir.
 Uzun yıllar Avrupa’da egzotik ve pahalı bir lüks sayılır.
 Rönesans döneminde portakal, zenginlik ve statü sembolüydü.
 Türkler çok öncelerden “Narenç” narenciye diye biliyorlardı. 15.yy’da Portekiz’den bir daha alırlar ve adına da geldiği ülkenin adıyla Portugal derler.

ŞEFTALİ
Tür: Farsça Şeftalu (Şaft-kaba+alu-erik kaba, iri erik)
Lat: Prunus Persica (Pers-Fars meyvesi, eriği), İng: Peach (Persica-Persli), Alm: Pfirsich, Holl: Perzik, İta: Pesca, Fra: Pêche, Rus: Персик (Persik), Gre: Ροδάκινο (Rodáki), Ara: Khawkh), Far: Holu, Şeftalu
 Şeftali, Çin kökenlidir ve Persliler tarafından önce Greklere sonra da Avrupa’ya yayılmıştır. Bu nedenle Latince adı Pers Meyvesidir.
 Şeftali çiçeği, Çin kültüründe ölümsüzlük sembolüdür.
 Çin İmparatorluğu’nda şeftali çiçekleri, saray kadınlarının güzelliğini temsil ederdi.

ÜZÜM
Tür: Türkçe kökenlidir. Eski Proto-Türkik köklerden geldiği tahmin ediliyor.
Lat: Vitis vinifera (Üzüm+şaraplık), İng: Grape (Fra. Grappe’dan, salkım iken şimdi üzüm olarak kullanılıyor), Alm: Traube (Alm.Grup, küme, kalabalık), Holl: Druif (salkım), İta: Uva (şişkin), Fra: Raisin (Fra. Racemus-salkım), Rus: Виноград (Vinograd ), Gre: Σταφύλι (Stafýli ), Ara: Inab, Far: Angur
 Şarap; Vino, Wine, Wein Latince Vini kökenlidir.
 İng. Grape İtalyan alkollü içkisi Grappa aynı kökendendir.
 Anavatanı kafkaslar ve Anadolu’dur. Bilinen en esk meyvedir.
 Eylül Aramice Aylul: Üzüm Ayı..
 Üzümün tarımı yaklaşık 8.000 yıl önce Mezopotamya’da başlamıştır. Şarap yapımıyla birlikte önem kazanmıştır.
 Dünyanın en çok yetiştirilen meyvelerinden biridir ve en çok tüketilen türevi şaraptır.
 Grek Tanrısı Dionysos (Roma’da Bacchus), üzüm ve şarap tanrısı olarak bilinir. Onun onuruna düzenlenen festivaller, şarap kültürünü dünyaya yaymıştır.
Selamlar
Celal KÜÇÜK