MÜBADELE (1923-1930) -2 PAZARLIKLAR
CELAL KÜÇÜK
Mübadele teklifi ilk Müttefiklerden gelir. İsmet İnönü bunu Lozan Barış görüşmelerinde
Anlatır: “Ahali mübadelesi teklifi önce Dr. Nansen tarafından yapılmıştır. Ondan sonra işitilen ilk resmi ses Mösyö Venizelos’un ve arkasından Lord Curzon’un sesi olmuştur.”
22 Eylül 1922’de Türk Yunan ve gözlemci taraflar toplantı yaparlar. Göçmen sorununa çözüm bulması için BM’nin önerdiği Norveçli Dr. Fridtjof Nansen’i görevlendirirler.
Venizelos, Dr. Nansen’den Ankara Hükümeti’ne nüfus mübadelesiyle ilgili teklif götürmesini rica eder.
Dr. Nansen; Yunanistan, Türkiye ve İngiliz Lord Curzon’ın ayrı ayrı önerileri şunlardı:
Dr. Nansen’in Önerileri:
12 Ekim 1922 Dr. Nansen, İstanbul’a gelir, Ankara Temsilcisi Hamit (Hasancan) Bey ile görüşerek 3 öneride bulunur:
-
Yunanistan’daki Müslümanlarla Anadolu’daki Rumların mübadelesi;
-
İstanbul’daki Rumların mübadelenin dışında tutulmaları;
-
Değişimin isteğe göre olması ve mübadelenin, barış koşullarının saptanmasını beklemeden hemen başlaması
-
Yunanistan:
Türkler, Yunanistan tarafında savaşmış Rumları savaş suçlusu olarak görür. Venizelos hem buna karşı önlem, hem de Anadolu’daki Helen nüfusuna ihtiyacı vardır.
-
Karşılıklı nüfus Mübadelesi yapılmasını ve bunun gönüllü olmasını teklif eder.
-
Yunanistan’a gelecek göçmenlere yer açmak için yaklaşık 350 bin Türk’ün bir an önce Anadolu’ya gönderilmelerini ister.
-
Venizelos, İstanbul’daki Rumların gönderilmeleri Megali İdea ’sının sonu anlamına geleceğinden İstanbul’da mümkün olduğu kadar çok Rum’un kalması için çabalar.
Türk Hükümeti:
Türkiye sorunu çabuk çözme taraftarı idi.
-
Mübadele yapılmalıdır ama İstanbul’daki Rumlar da gönderilmelidir.
-
Azınlık olmadıkları için Batı Trakya’daki Türkler yerlerinde kalmalıdır
-
Rum Patrikhanesi İstanbul’dan Yunanistan’a taşınmalıdır. (İzmir işgalinde Metropolit Hrisostomos Yunan askerlerini kutsamıştı)
-
Mübadelenin zorunlu olması kalıcı çözüm için uygun olacaktır.
İngiliz Lord Curzon
-
Gönüllü mübadelenin birçok nedenden dolayı çok uzun süreceğini ve başka sorunlar doğuracağını söyleyerek Türk tezindeki zorunlu mübadeleyi destekler.
-
Patrikhane’nin Türkiye sınırları dışına çıkarılması başta Lord Curzon olmak üzere Yunan, Amerikan ve İngiliz delegeleri tarafından şiddetle reddedilir.
Böylece öneriler alt komisyona gönderilir. Komisyon İtalyan delege Montagna başkanlığında Türk, Yunan üyeleri ile danışman Dr. Nansen’den oluşur.
Görüşmelerin Sonucu:
-
İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı Trakya’da oturan Müslümanlar “Yerleşik” (Fr. Etablise) sayılacaklar ve mübadele bunları kapsamayacaktır.
-
30 Ekim 1918 tarihinden önce İstanbul’a yerleşmiş ve hala oturan bütün Rumlar yerleşik sayılacaktır.
-
1913 tarihli Bükreş Antlaşması’nın çizmiş olduğu sınırın doğusunda kalan Müslümanlar da Batı Trakya’da “yerleşik” (Etabil) sayılır, mübadele dışında kalırlar.
-
Yunanistan mümkün olduğu kadar çok Rum’un İstanbul’da kalmasını sağlamak için İstanbul sınırının İzmit iline kadar kabul edilmesini ister. Ankara ise 1912 Kanununa göre İstanbul’un doğu sınırının Bostancı ilçesinde bittiğini söyler. (Hükümet, Mübadele başladığında İzmit’in köyleri olan Tuzla ve Darıca’daki Rumları zorla gemilere bindirir ve Yunanistan’a gönderir.)
-
Tüm delegeler 4. yy.’dan beri İstanbul’da bulunan Patrikhanenin kaldırılmasına karşı çıkınca, Türk Delegasyonu, salt dinsel işlev görmesi ve siyasetle uğraşmaması şartıyla Patrikhane’nin kalmasına onay verir.
-
30 Ocak 1923’de “Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename ve Protokol” imzalanır.
-
25 Ağustos 1923’te iki ülke tarafından da onaylanarak resmen yürürlüğe girer.
-
13 Ekim 1923’de “Mübadele İmar ve İskan Vekaleti-Bakanlığı” kurulur, başına İzmir Milletvekili Mustafa Necati Bey getirilir.
-
8 Kasım 1923’te Hükümet “Mübadele İmar İskan Kanunu” ile Bakanlığın görev ve yetkileri belirler.
-
11 Aralık 1924’te göçmenlerin Anayurt’a getirilme işlemleri kısmen tamamlandığından Mübadele Yasası kaldırılır ve görevlerini Dahiliye Vekaleti’ne (İçişleri Bakanlığı) bağlı bir Genel Müdürlüğe devreder.
-
Sonraki süreçte göçmenleri ilgilendiren ciddi sorunlar, değişik nitelikler kazanarak devam eder.
-
1 Aralık 1926’da Atina’da yapılan Antlaşma ile emlak sorunu da kesin çözümlenir.
-
Ama kısa zaman sonra Etabil’in tanımı ve kapsamı konusunda Türk-Yunan taraflar anlaşamazlar. İlişkileri tekrar gerilir. Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin mallarına el koyar ve önde gelen Türkleri tutuklar, ilişkiler daha da gerginleşir.
-
Türkiye, buna karşılık misilleme yapar, İstanbul’daki Rumların mallarına el koyar.
-
10 Haziran 1930’da imzalanan yeni bir sözleşme ile yerleşme tarihleri ve doğum yerleri ne olursa olsun, İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin hepsi etabil-yerleşik kapsamına alınır.
-
Güvenlik gerekçesiyle Türkiye’ye bırakılan Boğaz önü adaları Gökçeada (İmbros), Bozcaada’da (Tenedos) yaşayan Rumlar da etabil sayılır.
-
30 Ekim 1930’da Venizelos, Türkiye’yi ziyaret eder, Yunanistan ile “Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Antlaşması” imzalanır. Venizelos Mübadele ile ilgili “Türkiye, uzattığımız dostluk elini büyük bir samimiyetle sıkarak kabul etmiştir”
-
3 Ekim 1931’de de Başbakan İsmet İnönü, Yunanistan’ı ziyaret eder. Böylece iki ülke ilişkileri daha da gelişir.
-
1934’de Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü için aday gösterir. “Türkiye, uzattığımız dostluk elini büyük bir samimiyetle sıkarak kabul etmiştir” der.
-
1950’li yıllarda başlayacak olan Kıbrıs Sorununun ortaya çıkmasına kadar, bu dostluk ve iş birliği devam eder.
-
MÜBADELE ZAMANINDA ÜLKENİN DURUMU
-
Türkler savaş yorgunu idi. Trablus’tan beri aralıksız savaşmıştı. Birinci Dünya Savaşı diğer ülkeler için 4 yıl sürmüş ama Türkler için 10 yıl sürmüştür.
-
Üretim yapacak olan genç nüfus iş görme yerine silah altına alınmış, savaşa gönderilmişti.
-
Tarım alanlarındaki ürünler çekilen Yunan ordusu tarafından yakılmıştı.
-
Tüm Ege adeta bir yangın yerine dönmüş, köylerde ihtiyarlardan başka kimse kalmamıştı.
-
İzmir, Aydın, Manisa’da 2200 köy yakılmış, yıkılmıştı.
-
Mübadele ile 1.200.000 Rum Anadolu’dan Yunanistan’a, 460.000 Türk de (genel olarak 500.000 kabul edilir) Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır.
-
Çoğunlukla gidenler donanımlı, kentli; gelenler ise kırsal kesimden insanlardı.
-
Türk mübadiller Yunan ordusunun yakıp yıktığı bir ülkeye gelmişlerdir. Devletin üretimi, gücü savaşlarda yitirilmişti. İş olanakları yoktu.
-
Yunanistan böyle bir yıkıma uğramamış, fabrikaları, üretimleri kesintiye, yıkıma uğramamıştı. Buna rağmen uluslararası yardımlar yalnızca Yunanistan’a yapılır. ABD, İngiltere vs. ülkeler Yunan sığınmacılarına milyonlarca dolar katkıda bulunurlar. Bu yardımları 1938’e kadar devam eder.
-
Bu dönemde Türkiye ise borç olarak dahi para bulamaz.
-
NOTLAR
-
Venizelos’un Nobel’e Atatürk’ü önerdiği mektubun son bölümü:
-
“Küçük Asya Felaketi ertesinde saygın bir ulus devlet olarak yeniden doğan ve anlaşabileceğimize kani olduğumuz Türkiye, uzattığımız dostluk elini büyük bir samimiyetle sıkarak kabul etmiştir. Bu barışın sağlanmasında en değerli katkıyı gösteren kişi, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’dan başkası değildir. Bu nedenle, 1930’dan bu yana Yunanistan hükümeti başkanı olarak Orta Doğu’ya yeni bir dönem getiren ve barışı sağlayan Türk-Yunan paktının imzalanmasından sonra, siz Nobel Barış Ödülü saygın üyelerine, Mustafa Kemal Paşa’yı bu kıymetli ödüle layık görmekten şeref duyduğumu belirtir; adaylığını kabul etmenizi arz ederim. En derin saygılarımla.”
-
Yunanistan’da, Anadolu’da Türk Ordusu karşısında yaşadıkları bozguna “Mikrasiatikí Katastrofi”- Küçük Asya Felaketi-Asia Minor Disaster- Katastrophe in Kleinasien derler.
CELAL KÜÇÜK