Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

ERDOĞAN’LA ANAYASA YAPMAK

VELİ YALÇIN 

Yerel seçimler bitti ve 31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin yenilgisi sonrasında “yeni anayasa” tartışmaları toplumun üzerine boca edildi. Cumhur İttifakı seçimlerden yenilgiyle çıkmasının sonucunu bertaraf etmek için yeni oyunlar oynamak istiyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikinci parti olma konumunu önemsizleştirmeye çalışıyor.

Erdoğan, elinde bulunan bütün enstrümanları kullanarak yeni bir anayasa tartışmaları başlattı. Tarafsız olması gereken TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Erdoğan’ın geleceğini garanti altına almak için, mecliste grubu bulunan partileri, yeni bir anayasa için ziyaret etmeye başladı. Numan Kurtulmuş’un “Kapsayıcı, kuşatıcı, demokratik ve sivil bir anayasa yapılması meselesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan sonraki süreçlerinde de öncelikli ödevlerinden biridir”

AKP ve Erdoğan iktidarında Meclis’in görevi olan yasama ve denetim görevi etkisizleştirmiştir.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymuyorum ve saygı da duymuyorum” söylemlerini sürekli tekrar etmiş ve etmeye devam etmektedir.

Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi örneğinde olduğu gibi, verdiği hak ihlalleri kararını beğenmeyen iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır,” diyerek, AYM başkanına da “terörist” imasında bulunmaktan kaçınmadı.

İktidar sahiplerinin bütün bu söylemlerinden cesaret alan yerel mahkemeler ve Yargıtay AYM’nin kararlarını tanımadıkları gibi mahkeme üyeleri hakkında suç duyurularında bulundular.

AKP iktidarı ve Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına “Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız” diyerek, mahkeme kararlarına uymamayı alışkanlık haline getirmekte sakınca görmediler.

Erdoğan, “Ekonominin sorumlusu benim ben!” deyip enflasyonun, yoksulluğu, yolsuzluğun ve bilcümle ekonomik sorunların sorumluluğunu dış güçlere yüklemekten kaçınmadı.

AKP ve Erdoğan, dış politikada “dün dündür bugün bugündür” kararları sonucu herkesle kavga etmeyi tercih etmiştir.

22 yıl iktidar olan AKP ve Erdoğan, sosyal ve kültürel manada iktidar olamamaktan yakınmaya devam etmiştir. Aynı Erdoğan, “Bazı kitaplar vardır ki bombadan daha tehlikelidir” demekte sakınca görmemiştir.

AKP iktidarı ve Erdoğan, eğitimi “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı’na teslim etmeyi ihmal etmemiştir. Bütün okullar İmam Hatip’e dönüştürüldü. Çocuklar bilimsel eğitime değil yoğun bir dini eğitime tabi tutulmuş maalesef ”Dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmek amaç oldu. Parasız eğitim hayal olmuştur.

İçinde bulunduğumuz günler ülkenin bağımsızlığı ve demokrasi için ABD emperyalizmine karşı mücadele ederek yaşamını ortaya koyan devrimcilerin şahsında üç fidanlara (Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a) karşı ABD filosunun yanında emperyalizmle birlikte namaz kılan günümüz iktidar sahiplerine hiçbir konuda güvenilmemelidir.

AKP ve Erdoğan döneminde yapılanlar say say bitmez.

Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok. Denetim ve denge, devleti oluşturan yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığını ifade eden kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve yönetimde liyakat ve şeffaflığın sözünün bile edilemediği, ezcümle demokratik olmayan bir iktidar sahipleriyle özgürlükçü(!) anayasa yapılaması eşyanın tabiatına aykırıdır.

Cumhuriyet tarihinin gördüğü en özgürlükçü anayasa 1961 Anayasası’dır. Günümüzde yapılacak anayasa 1961 Anayasası’nı aşabilmelidir.

Hemen hepimizin bildiği “Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır” cümlesini unutmamız gerekiyor.

VELİ YALÇIN