Adalet Bakanı’na Sesleniyoruz:
Medeni Yasa’yı sil baştan yazmaya kalkışmak kimsenin haddine değildir
Eşit yurttaşlığın güvencesi olan Medeni Yasa’yı silme yetkisini nereden buluyorsunuz?
Kadınların yüzlerce yıllık mücadelesinin ürünü olan Medeni yasayı silip, yeniden yazmaya kalkıştığınız anda Türkiye’nin tüm kadınlarını karşınızda bulursunuz.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 16 Ağustos’ta,“Özellikle Aile Hukuku konusunda geniş bir çalışmamız var. Bilim Komisyonumuz şu anda çalışıyor. Aile Hukukunu toptan ele alacak bir düzenlememiz söz konusu olacak” demişti. Biz de EŞİK olarak; kimler tarafından ve nasıl oluşturulduğu belli olmayan bir Bilim Kurulu ve sahte mağduriyetler ile Medeni Yasa’yı değiştiremezsiniz demiştik. Bakan Tunç, 31 Ağustos tarihli açıklamasında ise söyleminin dozunu artırarak, “Aile hukukunu sil baştan ele alacağız” açıklaması yaptı. Biz de tekrar soruyoruz, ne hakla?
Boşanan kadının yoksulluk nafakasını sınırlamak, aile arabuluculuğu adı altında kadınlara karşı şiddeti daha da körüklemek, boşanmaları hızlandırma söylemi ile erkekler için boş ol sistemi getirerek kadınları ve çocukları beş kuruş nafaka bağlamadan aile konutundan atmaya kalkışmak yetmemiş belli ki Medeni Yasa’ya toptan karşı olduklarını açıklıyorlar. Medeni Yasa’yı sil baştan yazmaya kalkışmak, anayasal laiklik ve hukuk devleti ilkelerine açık bir savaş açmak demektir.
Kadınların ve eşitlikçi erkeklerin, laik bir aile hukuku için Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, geniş bir coğrafyada, yüzyıllara yayılan mücadele ve katkısıyla oluşan bir geleneği yok etmeye çalışmak demektir. Medeni Yasa’yı bu iktidarın zihniyeti ile yeniden yazmaya kalkışmak ailenin büyük önem taşıdığı tüm toplumsal düzene ve Cumhuriyet’in temeline karşı bir saldırıdır. Medeni Yasa ve laik, eşitlikçi aile hukuku; seküler dindar, genç yaşlı, yoksul zengin, köylü kentli, A partili B partili fark etmeksizin bu ülkede yaşayan herkesin, kadın, erkek, çocuk hepimizin eşit yurttaşlık güvencesidir.
Dini hukuka geçişin önü açılmak isteniyor; herkesin tüm kişilik hakları tehdit altında
Medeni Yasa; kişilik haklarından soyadına, dernek kurmadan evlenme yaşına, mal rejiminden evlat edinmeye, babalıktan miras hakkına kişilerin doğumdan ölüme tüm ilişkilerini düzenlemektedir. Bakan’ın sözünü ettiği “aile hukuku” da Medeni Yasa’nın bir bölümüdür ve içerisinde nişanlanma, evlenme, boşanma, nafaka, velayet ve mal rejimi gibi konular yer alır.
EŞİK Platformu olarak açıklamalarımızda sık sık vurguladığımız üzere, nafaka hakkının sınırlandırılması, boşanmanın kolaylaştırılması, aile arabuluculuğu gibi konuları, hiçbir veriye dayanmayan çeşitli gerçek dışı argümanları kullanarak gündeme getirmenin arkasındaki asıl amaç Medeni Yasa’yı devre dışı bırakmaktır. Adalet Bakanı’nın açıklamaları da bu amacı artık açıkça ortaya koymaktadır. İktidarın Medeni Yasa’ya müdahalesi, belli bir dinin belli bir mezhebinin yorumuna dayanan hukuk sistemine geçişin en önemli adımı olacaktır.
İktidarın boşanmanın kolaylaştırılması dediği şey; erkeklerin kadın ve çocukların her çeşit nafaka, tazminat, aile konutu, eşit mal paylaşımı gibi haklarını gasp etmesinin yolunu açmaktır. Bu yolun sonu da erkeklerin üç kez “boş ol” diyerek kadın ve çocukları kapı önüne koyabildiği Medeni Yasa öncesi dini hukuk sistemine geri dönmektir. Aile arabuluculuğu ise, kadınları dini ve geleneksel ataerkil baskı araçları kullanarak, içinde şiddet olan evlilikleri sürdürmeye ya da velayet ve ekonomik haklarından vazgeçerek boşanmaya zorlamaya hizmet edecektir. Din görevlilerine istihdam alanı açmanın bir yolu ve tüm aile ilişkilerinin dine göre düzenlenmesinin aracı olacağı da son derece açıktır.
Medeni Yasa, eşitlikçi aile yapısının, eşit yurttaşlığın, laik yaşam tarzının, toplumsal ortaklığın ve barışın güvencesidir. İktidarın Medeni Yasa’dan dini hukuka geçişin önünü açacak değişiklikler yapmasına izin verildiğinde, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere hiç kimsenin hukuk güvenliği kalmayacaktır. Kişilik haklarının kolaylıkla ihlal edilebileceği, eşitsizliklerin güçlüler lehine pekiştirileceği, zaten tahrip edilmiş olan laik hukuk sisteminin bütünüyle terk edileceği bu yolun açılmasına en geniş, en etkin karşı çıkış hemen şimdi ortaya konulmalıdır. Bu konu, tek tek kurumların, medyanın ve özellikle de siyasi partilerin kendi gündemlerine yoğunlaştıkları gerekçesiyle göz ardı edebilecekleri bir konu değildir, siyasilerin ünlü deyimiyle bir beka yani var olma sorunudur.
Hiçbir kadın bu ateş çemberinin dışında kalamayacak
Uyuşturucu tacirleri, kadın katilleri, çocuk istismarcıları infaz yasası adı altında affedilirken, görüşünü açıklayan öğrenciler, haber yapan gazeteciler, seçilmiş milletvekilleri hapiste tutuluyor. Altı yaşındaki çocuklar evlilik adı altında yıllarca istismar edilirken, karma eğitim karşıtı söylemler artarak devam ediyor, okullarda zihinsel ve bedensel gelişimin en önemli araçları olan sanat ve spor eğitimi kısıtlanıyor. Konserler ve içki yasakları sıradanlaştırılmaya çalışılırken, devlet televizyonu eliyle ayrımcılık, cinsiyetçilik, gerçek dışı tarih bilgisi toplumun üstüne boca ediliyor. Gelir adaletsizliği, yoksulluk ve eşitsizlik derinleştiriliyor.
Ülkede yaşanan bu ağır bunalımı da fırsata çevirmeye çalışan iktidar, bütün kadınları ve kadınların bütün haklarını “kendinden gördüğü – görmediği” kadın diye ayırmaksızın hedefe koymuş durumda. Medeni Yasa’nın sağladığı haklar bir bütündür. Sadece nafaka değil, kadınların izin almadan çalışma hakkı, yerleşim yerini izin almadan belirleme hakkı, aile konutunu birlikte seçme hakkı; mirasta, mülkiyet hakkında, evlilik içi edinilen malların paylaşımında, evlilik birliğini yönetmede, evlat edinmede, velayette veya vasi olmada eşitlik gibi yasa önünde eşitliği sağlayan tüm hakları tehlikededir. “Ailenin reisi erkektir” ibaresi geri getirilsin, evlenme yaşı düşürülsün, erkek çok eşliliği yasal olsun gibi istekler de dahil, kadınların Medeni Yasa’dan kaynaklanan tüm haklarına saldıranlar, 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında elde ettikleri elverişli siyasal ortamdan ve Meclis çoğunluğundan faydalanarak niyetlerini yasal zemine kavuşturmak istemektedir.
İktidarın Türkiye Yüzyılı hayali, yarattığı büyük hapishaneyi dini hukukla yönetmek
Herkes çok iyi bilmelidir ki; İktidarın Medeni Yasa değişikliği, yeni Anayasa yapmak gibi başlıklar açmasının nedeni sadece; toplumun dikkatini ekonomik çöküşten uzaklaştırmak veya yerel seçimlerde farklı kesimlerin oy desteğini almak için uyguladığı bir taktik değildir. Aksine, laiklik ve demokrasiden yana tüm çevreler kendi iç yapılanmalarına ve tüm toplum ekonomik krize odaklanmışken, kendi siyasi planını hayata geçirmek, 21 yılda fiilen aldığı mesafeyi nihayete erdirmektir.Ülkede adalet, eşitlik, özgürlük, huzur ve barış isteyen, haklara saygılı, şiddetsiz ve demokratik bir yaşamdan yana olan herkese soruyoruz; kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’ların tıpkı Afganistan ve İran’da olduğu gibi nefes almasının dahi yasaklanacağı bir noktaya doğru hızla sürüklendiğimizi görmek ve bunun hayati önemine göre davranmak için başka ne yapılması ve söylenmesi gerekiyor? Ataerkil sistemin bütün baskı araçlarını dini kullanarak perçinlemenin “Türkiye Yüzyılı” hayalinin bir parçası olduğunu, bunun ülkenin bütün yakıcı sorunları kadar hayati önemde olduğunu bugün değilse ne zaman kabulleneceğiz? Hiçbir koşul öne sürmeden, hiçbir öncelik hiyerarşisi yapmadan ve birlikte mücadeleyi öteleme gerekçesi üretmeden ortak ve etkili bir karşı duruşu sergilemenin vakti gelmedi mi? Muhalif siyasi partilerin, yerel seçimlerden önce Medeni Yasa’nın ve Anayasa’nın virgülüne dahi dokunulmaması için en geniş işbirliğini kurması önümüzdeki en önemli demokrasi sınavı değil mi?
Biz kadınlar uzun zamandır bu tehlikenin farkındayız. Özellikle son üç yılda çok geniş yelpazeden kadınların buluştuğu EŞİK Platformu’nda etkin bir mücadele ortaya koyduk. Ne her gün kadına karşı artan şiddet ve ayrımcılık ne de seçim sonuçları nedeniyle yılgınlığa düşmedik ve asla vazgeçmedik. Ancak bu mücadele sadece kadınları ilgilendirmiyor. Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye altına alan, seküler bir yaşamı hepimiz için mümkün kılan Medeni Yasa’yı savunmak zorundayız. Başta muhalefet partileri olmak üzere herkesi göreve ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Evrensel hukukun güvencesi altında, eşit, şiddetsiz ve özgür bir yaşam için Medeni Yasa’yı savunmak ülkenin kuruluşuna emeği geçenlere borcumuz, geleceğimize ve bu ülkenin tüm çocuklarına karşı sorumluluğumuzdur.
Medeni Yasaya Dokunma, Uygula!
Anayasayı Uygulamayanlar Anayasa Yapamazlar!