Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

SEN NEYMİŞSİN BE ABİ

Mazhar Fuat Özkan Grubunun sevilen şarkısıdır, “Peki peki anladık.”
Şarkı sözleri aynen şöyle:
“Peki peki anladık
Herşeyden sen anlarsın
Peki peki anladık
Herşeyi sen bilirsin
En güzel grubu sen kurdun
En güzel ritmi sen buldun
En iyi dalgıç sensin
En güzel filmi sen çektin
Peki peki anladık
Peki peki anladık
En güzel sen bakarsın
Peki peki anladık
En güzel sen ağlarsın
İlk önce sen başlattın
En önce sen yavaşlattın
En uzağa sen gittin
En çabuk da sen döndün
Peki peki anladık
Sen neymişsin be abi.”
Taşlamayı seven bir milletiz. Bu şarkının Mazhar Fuat Özkan tarafından Ayhan Sicimoğlu’na taşlama amacıyla yazıldığı herkes tarafından biliniyor.

1986 yılında, Aram Gülyüz’ün yönettiği, İlyas Salman ve Nihat Yiğit’in baş rollerini oynadığı, “Sen neymişsin be abi” isimli bir sinema filmi de çekilmişti.
“Sen Neymişsin be abi” sözü günümüzde taşlama amacıyla söylenen en yaygın sözlerden biri haline gelmiştir. Biz de, yazımızın başlığından anlaşılacağı üzere kendini halkın üzerinde gören, bir şey bilmediği halde her şeyi bilen belediye başkanlarına gönderme yapmak istedik.

Belediyelerin görevleri kanunlarla belirlenmiştir. O göreve seçilen belediye başkanları bu görevleri yerine getirmekle görevlidir. Bu klasik belediyecilik görevlerinin yanında, bir de farkındalık yaratan ve sosyal belediyecilik adı altında yapılan çalışmalar vardır. Asıl bu tür çalışmalar gerçekten halka dokunan, farkındalık yaratan işlerdir.

Her neyse, günümüzde çok sayıda belediye başkanı kendilerini parlatmak, yaptıklarını herkese göstermek için basını ve sosyal medyayı yoğun olarak kullanıyor. Bu amaçla bize gönderilen çok sayıdaki basın bültenlerinden, basında yer alan haberlerden, sosyal medyada gördüğümüz saçmalıklardan artık sıkılmaya başladık. Öyle böyle değil, bazı başkanlar işin suyunu çıkarmaktan öteye gidiyor.
En iyi temizliği onlar yapıyor, en iyi kaldırım taşlarını onlar döşüyor, en iyi asfaltı onlar döküyor, en iyi yardımı onlar yapıyor, en iyi haşere mücadelesini onlar gerçekleştiriyor, en iyi çiçekleri onlar dikiyor, en iyi tarımsal ürünleri onlar üretiyor, en iyi ekipleri kuruyor, en çevreci yine onlar, bu böyle sürüp gidiyor.
Ama, gelin görün ki bir çoğunun kentinde sokaklardan pislik akıyor, çöpler toplanmıyor, kaldırımlarda yürümenin imkanı yok ve kaldırımlar işgal altında, yeterli otopark yok, yeterli yeşil alan yok, trafik berbat derecede, çeşmelerden akan suları içilmiyor, geceleri sineklerden uyunmuyor, köy yolları bakımsız, işçilerinin alacakları ödenmiyor, kadın sığınma evleri yok, yeterli sosyal çalışmalar yok, başkanlarının bencilliği sınır tanımıyor, mobbing en üst düzeyde, vs, vs, vs.

Peki peki anladık, her şeyin en iyisini siz bilirsiniz ama, zaten zorunlu olarak yapmanız gerekenleri reklamsız yapın. Boş işlere imza atmayın. Artık mahalle sakinleri size her faaliyet sonrasında teşekkür pankartı (!) yazdırmaktan bıktı. Gerçekten halka dokunan, farkındalık yaratan projelere imza atın, görülmemiş sosyal işler ortaya koyun ki sizi ayakta alkışlayalım.

“Kibir tamamen sona erdiğinde alçakgönüllülük başlar.” (Jiddu Krishnamurti)