Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

 

Kime Oy Vermeyeceğiz

HÜSEYİN ASAR

Her seçimden önce bu başlıkla çokça yazılar yazılır. Herkesin doğal olarak kendine göre kırmızı çizgileri vardır. Elbette önümüzdeki seçim genel seçim değil ama, bazıları yine de futbol takımı tutar gibi oy vermeye gidecektir. Ülkemizin eğitim ve kültür şartları göz önüne alındığında bu davranışı gayet doğal karşılamak gerekir.
Geçenlerde internette bazı sokak röportajlarını izledim. Adam, “Dinsizlere oy vermem” diyor, ama kendisine Fatiha ve İhlas Sureleri sorulduğunda okuyamıyor. İşte bizim ülke insanımızın önemli bir kısmı sadece kulaktan dolma bilgilerle kendini din uleması sanıyor ama, hiçbir şeyden haberi yok şekilde yaşıyor.
Başka biri, “Teröristlere işbirliği yapan partilere oy vermem” diyor, ama kendi partisinin yaptığı demokrasi açılımını, sınırlarda kurulan mahkemeleri, Oslo’da yapılan görüşmeleri, Dolmabahçe görüşmelerini, İmralı görüşmelerini kimin yaptığını bilmiyor. Ona biat et demişler sadece biat ediyor, körü körüne kendine empoze edilen düşünceyi savunuyor.
Adam esnaf, sürekli gelen zamlardan, maliyetlerin sürekli artışından şikayet ediyor ama, “Bugünümüze şükredelim” diyerek sessizce durumu kabulleniyor. Zaten istese de sesini çıkaramaz, korktuğu için sosyal medyadan bile durumun kötülüğünü yazamaz, çünkü kendisi sarı öküzü çoktan vermiştir. Ondan sonra kendisine öğretildiği gibi, Başbakan Bülent Ecevit döneminde esnafın Başbakanlık önünde yazar kasa attığını ballandıra ballandıra anlatıyor.
Adam emekli, bir kaç yüz dolar edecek emekli maaşı alıyor, bu maaşla bırakın dışarıda yemek yemeyi, evinde bile sağlıklı, insan onuruna yakışır yemek yiyemiyor. Tüm bunlara rağmen üzerinden bile geçemeyeceği halde parasını kendi ödeyeceği köprüleri yapanları avuçları kabaracak kadar alkışlıyor, acınası durumuna şükrediyor.


Bir usta yarım saatlik bir tamirat için bin lira isterken kendisi bir saat ek ders karşılığı altmış lira alan öğretmenlerin sendikası ve yüz binlerce üyesi halinden son derece memnun görünüyor. Adeta, “Öl de ölelim” anlayışı ile istendik yönde hareket ediyorlar.
Burada yüzlerce örnek yazabiliriz. Bunların neredeyse tamamı futbol takımı gibi parti tutanlardan oluşuyor. Bunları buradan yazınca biz partizan oluyoruz, olsun sıkıntı yok, biz doğruyu söyleyelim, sonra duymadık, yazmadınız, demesinler.
Gelelim yerel seçimlere.
Bugün itibarıyla henüz partilerin adaylarının büyük çoğunluğu belli değil. Çok sayıda aday adayı değişik partilerden aday olup küçüklü büyüklü belediyelere başkan olmak için yanıp tutuşuyor. Tutuşuyor tutuşuyor olmasına ama, önemli bir kısmında liyakat yok, bir kısmı sadece aday adayı olup bu mecrayı sıçrama tahtası olarak kullanıyor. Kimisi sadece hava olsun diye aday oluyor. Kimisi aday olduğu belediyenin kanunu bile bilmiyor, bazıları aday oldukları belediyelerin meclislerinde kaç meclis üyesi olacak onu bile bilmiyor. Bir kısmı aday olduğu kentin sorunlarını ve çözüm yollarını hiç bilmiyor. Hatta bazıları başka yerlerde yaşıyorken aniden vahiy gelip başka bir kentte belediye başkanlığı için aday adayı oluyor. Mevcut başkanların bazıları hakkındaki söylentiler bırakın ayyuka çıkmayı, neredeyse uzaya çıkmış olduğu halde kendilerini sütten çıkmış ak kaşık olarak görüyor, gösteriyor.
Bir belediye başkanı doğal olarak her şeyi bilemez. İyi bir ekiple çok iyi bir yönetim gösterebilir. Ancak gördüğümüz kadarı ile çok sayıdaki aday adayının böyle bir ekiplerinin olmadığı gibi, böyle bir ekip kurmanın gerekli olduğunu bile bilmiyorlar.


Yazımızın başlığı “Kime oy vermeyeceğiz idi. Artık bunlardan kime verip vermeyeceğimizi anlarsınız. Haydi iyi seçimler.

“İnsanlar akıl bakımından üç çeşittirler; kendiliğinden anlayanlar, kendilerine açıklanan şeyleri anlayanlar ve ne kendiliklerinden ne de başkalarının aracılığıyla anlayanlar.” (Anonim)

HÜSEYİN ASAR