Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

MALİYENİN ÇÖKÜŞÜ

Kamu gelirlerinin büyük bir kısmını toplayan ve diğer bakanlık ve kamu kuruluşlarına ödenekler veren, ayrıca bunların denetim yetkisini elinde bulundurarak devletin tüm işleyişini sağlayan ve denetleyen kurum Maliye Bakanlığı’dır. Ülkemizde ilk kurulan bakanlıklardan biri de 1837 yılında kurulan Umur-ı Maliye Nezareti’dir (Maliye Bakanlığı). Bu nedenle, her zaman devletin kalitesine paralel olarak en kaliteli ve güçlü bakanlıklarından biri olmuştur. Bu yazımda, maliyenin orta kademesindeki çöküşü, üst yönetimi sürekli olarak uyardığım nedenlerle ele alacağım ve sonraki yazımda üst kademe ve denetim kuruluşlarını inceleyeceğim.

Maliye Bakanlığı’nın görevleri gereği eğitimli ve kaliteli personel çalıştırması çok önemlidir. Bu bağlamda, bakanlığın vazgeçilmez kuruluşlarından biri de Maliye Okulları’dır. Bu okullar yeni nesiller tarafından pek bilinmez. Türkiye’nin ilk köy enstitüsü niteliğindeki okuludur ve böyle bir okulun kamu maliyesi alanında açılması kayda değerdir. 1909’da İstanbul Maliye Meslek Mektebi açılmıştır. Bu okul, altı yıl boyunca 1915 yılında Çanakkale’de kara savaşları başlayıncaya kadar öğrenimine devam etmiştir. Maliye Meslek Mektebi, Çanakkale Savaşı sırasında çoğu savaşta vefat eden öğrencilerinden yoksun kalmış ve kapanmıştır. Atatürk tarafından “Mali Bağımsızlık ve Maliye” şiarı amacına ulaşmada, Maliye Okuluna büyük önem verilmiştir; o kadar ki, 1924 tarihli Anayasa’da “Maliye Okulu’nun açılmasına” yer verilmiş ve aynı yıl Maliye Mektebi ismiyle açılmıştır. 1943 yılına gelindiğinde, Maliye Meslek Mektebi olan ismi Maliye Okulu adını almış ve lise derecesine muadil okul olarak kabul edilmiştir.


Maliye Okulu, 1950 yılında kapatılmıştır. 1955’te kendisini kuran ilk meclisin hemen yanında tekrar açılmış ve kapandığı 1997 yılına kadar eğitimini burada sürdürmüştür. 1977 yılında İzmir Maliye Meslek Lisesi açılmıştır. Bu okul, son Maliye okulu olarak 2003 yılına kadar mezun vermiştir. Üçüncüsü ise 1979-1988 yılları arasında öğrenim veren İstanbul Maliye Meslek Lisesi’dir.
Maliye Okulu projesinin şifresi, mezunlarının devlete mecburi hizmet yükümlülüğüdür. Mezunlarının neredeyse tamamı, ayrıca yüksek okul okumakla birlikte mecburi hizmetini tamamladıktan sonra da devletten ayrılmamış, kurumlarımızın mali birimlerinin taşra ve merkez kadrolarında orta ve üst derecede çalışmaya devam etmiş ve büyük ölçüde Maliye Bakanlığı’nın omurgasını oluşturmuşlardır. Büyük çoğunluğu ise bu kurumlardan emekli olmuştur.
1970’lerin sonlarından itibaren, mezunu olmadığım halde İzmir’de derneklerinin bir dönem başkanlığını yaptığım, ders verdiğim ve bu kadar kaliteli öğrenciyi seçenlere de hayran olduğum harika öğrencilerden oluşan bu okulda, Ekonomi dersinde benden 8’in altında not alan talebelerin bazılarının ağladığını dün gibi hatırlıyorum.
Bu okulların 1997’de kapanmasından sorumlu olan ülkemizin demokrasisini ve ekonomisini çökertmekte başı çeken 12 Eylül ve Özal yönetimidir. 1983 yılında Temel Eğitim Kanunu’nun 31. maddesinde yapılan bir değişiklikle, eskiden meslek okulu mezunları sadece meslekleriyle ilgili üniversitelere girebilirken, tüm üniversiteler için sınav hakkı tanındı. Bu uygulamadan sonra İmam Hatip Lisesi mezunları daha çok Hukuk, İktisat ve SBF’yi tercih edip kamu görevlerine yerleştirilirken, Maliye okulunun o harika talebeleri de doğal olarak, maliye memuru yerine doktor, mühendis olmaya başladı. Böyle olunca da 1988 yılında İstanbul, 1997 yılında Ankara ve 2002’de de İzmir Maliye Okulları kapatıldı. O zamandan beri nitelikli maliye personeli açığı, ciddi şekilde bakanlık çalışmalarını etkilemektedir.
Ayrıca, 1980’lerden sonra bakanlıkta müdür ve genel müdür yardımcıları arasında olmak üzere daire başkanlıkları kuruldu. Bu görevlere ve sonrasında önemli Defterdarlıklara, Vergi Dairesi Başkanlıklarına ve hatta Vergi Dairesi Müdürlüklerine yurtdışı stajından yeni dönmüş çoğu taşrayı bilmeyen merkezi denetim elemanları atanmaya başladı. Taşradaki yöneticilerin ise bakanlık kademelerine yükselme şansı büyük ölçüde yok edilerek, çalışma hevesleri kırıldı ve taşra teşkilatına önemli ölçüde yabancılaşıldı.
1980’lere kadar Defterdarlıklar tarafından yapılan memuriyet giriş sınavları merkeze alınarak, memurlar yaşadıkları yerlerden başka yerlere atanmak zorunda bırakıldılar.

Bu da memur maaşıyla çektikleri maddi sıkıntıları oldukça artırdı. Antalya turnesinde iken İzmit’ten atanan 3 bayan memurun pahalıktan şikâyet edip, “Biz burada yaşayamıyoruz. O… olacağız, ne olur yardım edin” dediğini dün gibi hatırlıyorum. Neyse ki onların tayinini memleketlerine yaptırabilmiştim.
Yine şef, müdür yardımcısı ve müdürlük görevleri için sınava girip kazanan personel, cezalandırılır gibi başka şehirlere atanmaya başlamıştır. Böylece çalışma ve yükselme hevesleri bir kez daha kırılmıştır. Bu atamalar yapılırken, vergi gelirlerinin %90’a yakın kısmının 10 büyük şehirden elde edildiği ise hiç dikkate alınmamıştır. Altyapısı bu hale getirilen Maliye’nin 2002’den sonra yapılan düzenlemeler ve liyakatin hiç dikkate alınmadığı atamalar ile tüm diğer kamu kurumları gibi, çöküşü hızlanmıştır.