Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

 

KIYAMETİ YAKLAŞTIRAN EN BÜYÜK SİLAH
BİREYCİLİK!

Dünya ve ülkemiz,2.Dünya savaşından sonra yaşanan, özellikle de 60 yıllarda hissedilen kapitalizmin refah döneminden sonra girilen küreselleşme sürecinde giderek, merkezinde birkaç yüz firma bulunan birkaç bin şirketin egemenliğine girdi.

Bu dönem gerçekleşen dev teknolojik gelişmeler! ise küresel egemenlerin zenginlik ve gücünü dolayısıyla emek ve çevre sömürüsünü binlerce misli arttırdı. Bugün neredeyse dünyanın her yerinde, işçi sendikaları başta olmak üzere, emekçi kitle örgütleri gerilemiş ve gücünü kaybetti. Buna paralel olarak da asırlar boyu süren mücadelelerle alınan ekonomik haklar başta olmak üzere demokrasi ve hatta insan haklarının birçoğu rafa kaldırıldı. Tumph, Biden, Makron, Putin, Johnson gibi seviyesiz insanlar ise en büyük ülkelerin bile yönetimine getirildi. Bu süreçte en önemli gerilemelerden biri de insan yapısında gerçekleştirildi.!
Kanımca en önemli değişim çalışma hayatında gerçekleşmiştir.

İnsanlar bilgisayar başında tek başına çalışmaya başlamış, toplu halde, daha da önemlisi iletişim içinde çalışma önemli ölçüde bitirilmiştir. Başta işçi sınıfı, emekçilerin ekonomik ve sonrasında siyasi çıkarları için örgütlenmesinde en önemli sorun buradadır Ayrıca, insanların çoğunluğu suni olarak yaratılan dincilik, milliyetçilik, mezhepçilik, gibi kavramlar üzerinden birbirine düşman edilmiştir. Bunun en önemli nedeni ise insanların dikkatlerini sistemin iğrençliğine, sömürüye, adaletsizliğine vermelerini engelleme ve ülkeleri küçük, kolay yutulur lokmalar haline getirmektir. SSCB, Yugoslavya gibi önemli ülkelerden ayrılan ülkelerin hali bugün en az bizim kadar yürekler acısıdır.
İletişim teknolojisindeki gelişmelerle, TV, bilgisayar, akıllı telefon gibi araçlar kullanılarak, insanlardaki toplumsal hafıza ve kültür yok edilmiştir. Gençliğinde klasikleri okuyan insan sayısı en aza indirilmiştir. Eskiden 2- 4 kişi, masada arkadaşlarla oynanan oyunlar artık bilgisayar ve telefonlarla tek başına oynanmaktadır. İnsanlar onlarca katlı apartmanlarda yalnız başına yaşar hale getirilmiştir. İnsan ilişkilerinde, dayanışma yerine çıkarcılık, yalakalık, itaat, korku, biat temel davranışlar haline getirilmiştir. Bu günkü bireyci insan yapısı işte böyle oluşturulmuştur. Bizim gibi, gelişmemiş ülkelerde ise bu değişimler çok daha hızlı ve sert yaşanmış ve yaşanmaktadır.
Bugün tek kutuplu olarak küreselleşmiş dünya ülkeleri arasında, aylardır süren, birçok insanın ölümüne, ekonominin çökmesine neden olan covid 19 salgını konusunda bile en ufak bir dayanışma gerçekleştirilememiştir. Her gün izlediğimiz haberler, insanların, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri başta olmak üzere birbirlerine zarar vermek için ne kadar uzmanlaştıklarının, iğrençleştiklerinin en çarpıcı şekilde göstermektedir. Her geçen gün fakirleştirilen, birbirinden uzaklaştırılan, işleri ellerinden alınan borçlandırılan, gölgesinden bile korkar hale getirilen insanlar çaresiz ve bilinçsiz bir şekilde kurtarıcı aramaktadır. Kimi iyice dine sarılmakta, ilericiyim diyenlerin bir kısmı ise mücadele edip çözüm arayacaklarına, Atatürk’ün tüm mirasına ihanet eden partilerinde susarak kalıp, onun da kemiklerini sızlatmaktadırlar!

Bu sorunlara ise normalde, tanımı,’’ devlet işlerini düzenleme ve toplumu yönetme’’ olan politikanın ve politikacıların çözüm getirmesi gerekmektedir. Ancak bu günkü sistemin gereği ve en temel özelliği olarak toplumun en bireyci ve çıkarcı kesimi politikada su başlarını tamamen ele geçirmiştir. Bunun en önemli nedeni ise, politikanın kaynağı olması gereken sendikalar, meslek odaları ve STK da bireyci ve ‘’küçük olsun benim olsun’’ diyenlerin ele geçirmiş olmasıdır. Bu nedenlerle de çözüm üretmesi gereken toplumsal örgütler çoğunlukla bu işlevlerini yitirmişlerdir.
Aslında bilindiği gibi, bireycilik, rekabet kapitalizmin temelinde olan kavramlardır. Kurucularına göre, insanlar bencildir. Kendi çıkarları için çalışıp en iyisini yaparlar. Herkes aynı şeyi yaptığı için bütün toplum bundan yararlı çıkar. Bunlar hiçbir zaman gerçekleşmese de doğru varsaysak bile bugün holdinglerin yönetimindeki ekonomide, rekabet kalmadığı gibi, klasik kapitalizmin bile tüm kuralları ortadan kalkmıştır. Bu şirketlerin paralarının büyük kısmı artık yatırımda değil, para piyasasındadır. Tüm kurallar, tüm yönetimler bu şirketlerin çıkarına olacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi, bu günkü halimizin temel nedeni, yüzyıllardır yaşanan sömürü sistemlerinin kişiliğimize her gün daha fazla aşıladığı bireyciliktir. Bireyci insan genelde, ASOSYAL, APTAL, VAHŞİ VE ACIMASIZDIR. Bu tür insanlardan oluşan toplumlar en kötü insanların egemen olduğu faşist sistemlerle yönetilirler. İnsanı bireyci değil sosyal hale getirmek amaçlı sosyalist sistem bile parti merkez yönetimindeki insanların kendilerinin bireyciliklerini aşamayıp, tartışmayı yok etmesi nedeni ile karşı devrimle kapitalizme dönüş yapmıştır. Ülkemizde kanımca en az 40 yıldır. Bilimsel anlamda sosyalist parti kurulamamıştır.
Bu durumda nasıl kurtuluruz diye düşünebilen insanların, temel görevi önce kendilerini bu bireycilik kabusundan uyandırmalarıdır? En azından bulundukları örgütlerde eleştiri yapabilmeleri, biat kültüründen kurtulmaları, hırsıza, hırsız diyebilmeleri, gerektiğinde bu örgütlerden ayrılabilmeleri bir insanlık görevidir. Bunları yapmayan veya en azından yapmaya çalışmayan insanların bu bizi her gün biraz daha kıyamete yaklaştıran sistemden şikâyet etmeye hakları yoktur?