“Kişilerin peşinden koşmaktansa veya kişilerle uğraşıp, birbirinizi üzmektense,, İlkesizlikle, sistemsizlikle ve sizlere layık görülmeyen demokrasi sorunu ile uğraşın, aynı amaca hizmet eden sizleri birbirinize düşüren çarpık yapılara mücadele edin, boşuna birbirinizi kırmayın, üzmeyin, bu sizin de, partinizin de saplanıp kaldığınız “Çamurdan” çıkartmaz, olduğu yerde dönüp duran “Avare kasnak” misali zamanınızı ve enerjinizi tüketir, karşı tarafı da güçlendirir sadece” diye seslendim defalarca.
Doğru olanı; İlkeleri savunmak, Her alanda olduğu gibi Partide de, İl, İlçe örgütlerinde de katılımcı, çoğulcu Demokrasiyi savunmaktır. Parti içi demokratik kanalları sonuna kadar açmak, hepimizin şikayet ettiği dar kadroculuktan, akraba, yakın, eş, dost, yakınlar veya çıkar ilişkileri üzerinden örgütlenmeye çalışmak, Siyasetin kitleselleşmesini, katılımcılığı engeller, haliyle büyümeyi de gerçekleştiremez, İktidar olamazsınız yerelde de, genelde de..
Şahsen kişilerle ilgili hiçbir saplantım olmadı, kişileri üstü, İlke, ahlak ve etik değerleri savundum, bu alandaki hataları, eksikleri sürekli dile getirdim, büyümenin önündeki engelleri saydım durdum.
Her ne kadar bu eleştirilerimi kişiselleştirip, bizler gibi düşünenleri adeta hain ilan edip, “şeytanlaştırarak” dışlayan arkadaşlarımız olduysa, selam bile vermeyecek kadar İnsani zaaflar taşıyanlar olduysa da,
“Efendim o Ahmet’e karşı, Hasan’ı destekliyor, o yüzden böyle sürekli eleştiriyor, yahu Partiye zarar veriyor” vs vs diyenler olduysa da yılmadım, bıkıp, usanmadım doğru bildiklerimi söylemeye, yazmaya devam ettim…
Oysa konu partiye zarar verme meselesiyse, asıl, doğruları söylemeyip, ilkeli davranmamaktır zarar vermek.
“Ağaca bakmaktan Ormanı göremiyor” misali, Kişilere saplanıp kaldıkları için Partiyi, ilkeleri, demokrasiyi, büyümeyi vs unutan arkadaşlarla ilişkilerimiz bu boyutta seyretti gitti.
Aslında ne demek istediğimi bu arkadaşlarım bugün anlamışlardır umarım.
Parti, aday adaylarımız içinden, başından beri yine ilkesel olarak tercih etmediğimiz biçimde de olsa birisini seçti, Aday olarak atadı.
Haliyle hep olageldiği gibi, bu Siyasetsizlik, sistemsizlik ve demokrasizlikle gelen “Politik körlük” dediğim hastalık nüksetti yine, bölünmeler, ayrışmalar bazen ahlaki, etik sınırları aşar biçimde, karalama, küfür boyutuna ulaştı.
İşte bu hatalar, özellikle bu seçim döneminde mevcut oy potansiyeli gereği, matematiksel olarak düşünüldüğünde zaten sıkıntılı olan bir süreçte aklı başında kimsenin istemeyeceği kötü sonuçlara yol açmaz umarım.
Peki, şöyle düşünelim bir;
Partinin bütün kadroları katılımcı, “Çoğulcu” değil, Çoğunlukçu bir Demokratik sistemle belirlenseydi, İsteyen herkesin Siyaset yapabileceği, özgür, kitleselleşmeye açık, Parti içi demokrasinin engelsizce işlediği, lanet olası “Delegelik sistemi” bile Çarşaf Listelerle, Önseçim yöntemi ile, eşit, adil koşullarda yapılan yarışlarla belirlenseydi durum böyle olur muydu ???
Bu ayrışmalar, kavgalar, küslükler, ötekileşmeler, dar kadroculuk anlayışı gibi olumsuzluklar yaşanır mıydı ?? Asla.
Demokrasi, Siyaseten de nefes almaktır, Demokrasi yoksunluğu, nefes alamamak gibidir, hiçbir bünyeyi büyütmez, geliştirmez nihayetinde..
Bu yüzden birbirinizle kavga etmek, bölünüp, parçalanmak yerine, birlik olun, hep beraber, hepimizi buna sürükleyen çarpık Sistemler, çürümüş, köhne yapılar, açık, şeffaf olmayan yapılardan dolayı maruz kaldığımız kirli ilişkiler ağıyla, Halkın da, Örgütlerinde iradesine ipotek koyan kirli Siyaset modeliyle, Siyaseti meslek haline geçirmiş “Parti tüccarı” dediğimiz kliklerle kavga edin.
Çünkü bu yapılar aynı zamanda sizleri birbirinize düşürmekten, ayrışmalardan, ötekileştirmelerden beslenir.. “Çambaza bak, cambaza” der, uyandığınızda ne cebinizdekiler kalır, ne de zihninizdekiler.
Açıkça söyleyeyim,
Sol bilincimle oluşan kriterlerimin, İlkelerimin çoğunu karşılamaktan uzak olduklarını bildiğimden, tüm adaylara eşit mesafede olan birisi olarak söylüyorum;
Adayımız Bugün Ömer olur, yarın, Ahmet, Mehmet olur, hiç fark etmez, böyle çarpık bir sistemin gerçekte mutlak kazananı olmaz, her seferinde bir kesim dışarıda kalacaktır sistemin doğası gereği .
O yüzden gelin, bu çarpık sistemi değiştirelim, herkes kazansın, kimse mağdur olmasın, ötekileşmesin, ayrışmasın, herkes mutlu olsun, Partinin önü açılsın, büyüsün, İktidar olalım!
Hem ayrıca, Bunca can yakıcı ve yakın tehlikeler açık , net biçimde önümüzdeyken, Ülke toptan elden giderken Kuşadası’nı kazanmakla nasıl mutlu olabiliriz ki?
Şahsen ben hala durduğum yerdeyim, yine kişilerle uğraşmayacağım, yine demokrasi, sistem , ilke çağrılarım olacak, yine Siyasi ahlak ve etik değerler çağrılarım olacaktır. Benimle birlikte bu mücadeleyi veren dostlarımla da beraber olmaya devam edeceğim.