Tanzimat Döneminin en önemli aydınlardan biri olan Beşir Fuad’ın doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1852-1853 yıllarına rastladığı ifade ediliyor. Beşir Fuad kendisinden söz etmekten hoşlanmayan birisi olarak biliniyor. Ailesine ait bilgileri Ahmet Mithat’a yazdığı son mektubunda öğreniyoruz. Babası Hurşit Paşa’dır. 1857’de Maraş ve 1862’de Adana’da mutasrrıf olarak bulunuyor ve 1868’de aniden vefat ediyor. Annesi 1886 yılı Mart ayının ilk günlerinde yaşamını kaybediyor. Babasını cömert birisi, annesini de “hezeyan-i tazallümi” olarak tanımlıyor. Ailesi hakkında bilinen bütün bilgiler bunlardan oluşuyor.
İlk okulu Fatih Rüştiyesi’nde okuyor. İlkokulunda sonra ailesiyle birlikte Suriye’ye gidiyor ve orada Cizvitler okuluna devam ediyor. Cizvit okulundan sonra 1867-1870 yılları arasında Askeri İdadi (lise)’de öğrenimine devam ediyor. Lise eğitiminden sonra 1871 yılında Mekteb-i Hayriye (Harp Akademisi)’ne giriyor. Mekteb-i Hayriye’den sonra Beşir Fuad askerlik hayatına Sultan Abdülaziz’in yaveri olarak başlıyor ve bu görevi 1876 yılına kadar devam ediyor. 1876-76 Sırp muhaberelerine (yazışmalarına), 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşına (93 Harbi) ve 1866-69 yılları arasındaki Girit isyanlarının bastırılmasına gönüllü olarak katılıyor. Resmi belgeye göre Girit’te kaldığı beş yıl içinde önce Fransızcayı, altı ay içinde Almancayı ve dört ay içinde de İngilizceyi öğrendiği belirtiliyor.
1881-82 İstanbul’a döner ve askerlik görevine devam eder. Bu sırada Haver ve Güneş dergilerini çıkarıyor. Ceride-i Havadis gazetesinin başyazarı olunca askerlik görevinden ayrılıyor.
Beşir Fuad’ın evlilik yaşamı hakkında fazla bilgi bulunmuyor. Hangi tarihte, kiminle evlendiği bilinmiyor. Karısından üç oğlu ve evlilik dışı bir kızı bulunuyordu. Çocuklarından ikisinin adı bilinmektedir; Namık Kemal ve Cemil. Beşir Fuad, Namık Kemal’i çok sevdiğinden dolayı çocuklarından birine adını koyuyor. Ancak Namık Kemal, babasının intiharından birkaç yıl önce, iki buçuk yaşında iken ölüyor. Bu ölüm onun üzerinde oldukça büyük etki bırakıyor.
Beşir Fuad 6 Şubat 1887 tarihinde bileğini keserek intihar eder.
İntiharı sırasında yazıya döküyor. “Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. “Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım” diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.” Ailesi olanları fark edip onu doktora götürüyor.
Otuz beş yaşında olan Beşir Fuad son sözlerini doktora söylüyor. “Zahmet etmeyin. Beş dakikalık ömrüm kaldığını biliyorsunuz.” Ölümünden sonra cenazesinin Tıp Fakültesine bağışlanması vasiyet ediyor, ama ailesi bu isteğini yerine getirmiyor. Cenazesi Eyüp Mezarlığı’na gömülüyor ve zaman içinde mezar yeri kayboluyor.
Ölümünden iki gün sonra son yazısı ya da son mektubu (Mezardan Bir Sada) yayınlanıyor. Kendimi kendim öldürdüm. Benim yazım ve imzam yayın dünyasındaki insanların malumudur. Aile üyelerinin lüzumsuz yere rahatsız edilmemesini istiyor.
Beşir Fuad’ın intiharından sonra ölümü basında ve halk arasında tartışmalara neden oluyor ve intihar vakaları artmaya başlıyor. Tartışma ve intihar vakalarının sonu gelmeyince Abdülhamid, gazetelerde konuyla ilgili yazıların çıkmasını yasaklıyor. Eczanelerde ağrı kesicilerin satışının yasaklanması ve okullarda din dersi sayısının artırılması da tartışılıyor.
Beşir Fuad, dinin etkin olduğu Osmanlı’da materyalizmi ve pozitivizmi benimsemesi, buna uygun bir yaşam sürmesi ve yaşamını intihar ederek sonlandırması nedeniyle yok sayılmış ve unutulması istemiştir.
Felsefeci ve yazar Selahattin Hilav’a göre, “Beşir Fuad, güçlü kuvvetli, yakışıklı, yaşam dolu bir insan. Savaşlara katılmış, yaşına göre büyük deneyimler edinmiş ve tam anlamıyla Batı kültürü içinde yetişmiş bir insan. Fransızca, İngilizce, Almanca biliyor; Batı dünyasının bilim ve edebiyat ürünlerini şaşılacak bir biçimde günü gününe izliyor; bunları aktarmaya, çevresini aydınlatmaya çalışıyor. Ama karşısında kör-sağır, dogmatik, yarı aydın bir kasvetli dünya var.
“Şarklı” düşüncenin iki yüzlülüğü, iftiracılığı, kuyu kazması da cabası. Okudukça yalnızlaşıyor ve yalnızlaştıkça okuyor kuşkusuz…”
Dilbilimci Güzin Dino ve hakkında ilk kitabı yazan M. Orhan Okay’a göre, Beşir Fuad çağdaşlarından kat kat üstündür. Yaşadığı dönemde tüm yazarları rahat ettiği ifade ediliyor.
Beşir Fuad ilk materyalist, ilk pozitivist ve natüralist ve ilk felsefeci olarak kabul ediliyor.
1884-1914 yılları arasında yaşamış Baha Tevfik ve 1869 – 1932 yılları arasında yaşamış ve İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularında Dr. Abdullah Cevdet, Beşir Fuad’ın takipçilerindendir.
Beşir Fuad’ın yayınlanmış 15 kitabı ve 200’den fazla makalesi bulunuyor. felsefeci
Beşir Fuad’ın hakkında yazılan kitaplar ise, Ahmet Mithat’ın Beşir Fuad, M. Orhan Okay’ın Beşir Fuad, C. Furkan Özturan’ın İlk Türk Materyalisti Beşir Fuad’ın Mektupları ve Handan İnci’nin Şiir ve Hakikat, Beşir Fuad’dır.
Ölümün üzerinden 136 yıl geçmiş. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Doğa Beşir Fuad’ı en güzel yerinde saklasın.