Bazı kavramlar sürekli konuşulur, günlük yaşamda da birçok kez karşılaşırız. Çocuk ve çocuk hakları da bunlardandır.
Çocuk kelimesi etimolojik olarak Latince “henüz konuşamayan çocuk, bebek” gibi anlamlara gelen infans kelimesinden geliyor. Türkçe Sözlüğe göre, çocuk kelimesi henüz yetişkin olmayan insan yavrusu anlamına gelir. Fransızcada Latince aynı anlama gelen infans kelimesinden alıntıdır. İngilizce child ve Osmanlıcada tıfıl olarak tanımlanıyor.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında; Milletler Cemiyeti tarafından, 1924’de 5 maddeden oluşan Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi ilan edilmiş ve İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Bildirge ortadan kalkıyor. Bildirgeye göre, çocukların sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamalarının sağlanması, yaşanacak olumsuz ortamlarda çocukların korunmasına öncelik verilmesi, her türlü istismara karşı himaye edilmesi gerektiği belirtiliyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan da en çok etkilenen çocuklar olunca yeni bir bildirge hazırlanmasının zorunluluğu ortaya çıkıyor. Birleşmiş Milletler (BM) 1959’da Çocuk Hakları Bildirisi’ni kabul ediyor. Bu bildiriye dayanarak 54 maddeden oluşan Çocuk Hakları Dair Sözleşme 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilerek uluslararası yasa gücü olma özelliğini kazanıyor. Türkiye, 14 Eylül 1990’da imzalanan Sözleşme Aralık 1994 tarihinde TBMM’de kabul ediliyor. Sözleşmenin 17, 29 ve 30’ncu maddelerine 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması hükümlerine dayanarak çekince koyuyor.
İnsan var olduğundan günümüze dünyamızda şiddet ve savaş artarak devam ediyor. Bu ortamdan her gün artan oranda en çok çocukları etkiliyor. Milyonlarca çocuk çatışmalarda öldü ya da yaralandı. Psikolojik olarak etkileniyor. Savaş ortamında en çok etkilenen ve ihtiyaçları en az dikkate alınan çocuklar oluyor.
Türk Tabibler Birliği’inin internet sayfasında Dr. Çiğdem Çağlayan’ın “Çocuk ve Savaş” adlı makalesinde, günümüzdeki savaşların özelliklerini sayarken; savaşan devletlerin sayısı, savaştan etkilenen insan sayısı, savaşlar daha çok üçüncü dünya ülkelerinde olduğu ve ölümlerin daha çok sivillerde olduğunu ifade ediliyor.
Savaşın meydana getirdiği silahlı çatışmalarda ilk önce çocuklar ve kadınlar etkileniyor. Savaşta en çok çocuklar etkileniyor. Çocuklar öldürüyor, yaralanıyor, fiziksel, psikolojik travma yaşıyor, ailelerinden ayrı bırakılıyor ve yetim kalıyorlar. Erkekler silah kuşanıp birbirilerine şiddet kullanırken, kadınlar ve kız çocukları taciz ve cinsel şiddetle karşı karşıya kalıyorlar. Kentler rastgele bombalanıyor. Hastaneler ve okullar kapanırken, evler yıkılıyor ve nerelerin mayınlandığı bilinmiyor. Kentler abluka altına alınarak elektrik, gıda, su ve ilaç yokluğunda ölmeleri bekleniyor.
Savaşın faturasının insanlığın geleceği olan çocuklara çıkartılıyor. Fiziksel ve psikolojik olarak örselenmiş, ailesiz, yurtsuz ve korku içinde geleceğini oluşturmaya çalışıyor. Bütün bunlar geleceğin örselenmiş, mutsuz ve sevgisiz büyüklerin olmasını sağlıyor.
Savaş ve çocuk yan yana gelmemesi gereken şeylerdir. Son sözü Nazım Usta’ya bırakalım.
VELİ YALÇIN
Kız Çocuğu
Kapıları çalan benim, kapıları birer birer
Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler
Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok
Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler