14 Mayıs genel seçimleri ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığının 2. tur seçimlerinin üzerinden yaklaşık olarak 5 ay geçti. AKP seçimleri kazandı ve onun genel başkanı Cumhurbaşkanı oldu. Kısacası 2002 yılından AKP’nin iktidara geldiği günden günümüze değişen bir şey olmadı.
AKP ve onun kurduğu hükümetlerin başı, seçimlerin propaganda dönemlerinde Batı ya da Avrupa karşıtlığı, anti -Amerikan ve İMF düşmanlığı söylemlerini alabildiğine kullanmaktan çekinmedi. Cumhurbaşkanın kabinesinin kurulması sürecine Batı ve Amerikan gölgesini düşüverdi. İngiliz vatandaşı olduğu iddialarını “Mısır’daki sağır sultanın duyduğu” Mehmet Şimşek Maliye Bakanı, yine ABD vatandaşı olduğu iddia edilen ve yöneticisi olduğu ve iflas eden First Republic Banka’nın yöneticisi olan Hafize Gaye Erkan Merkez Bankası (MB) Başkanı oluverdi. Yine Erdoğan, önceki yıllarda “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” dedi.
Mart 2021 yılında yüzde 19 olan faizleri MB yüzde 8,5’e düşürdü. 28 Mayıs seçimlerinden sonra kurulan kabinenin uygulamaları sonucu “Nas ortada. Nas orada olduğuna göre sana bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” açıklamaları unutuldu ve MB faizleri yüzde 25’e çıkardı. Ayrıca İMF heyetinin Eylül ayında Ankara’ya geldi ve 2023 yılı sonuna kadar Türkiye hakkında rapor bir hazırladı. Seçimler öncesi ne söylenirse söylesin, sonrasında tersi oldu. Ülkedeki yaşam işçiler, memurlar, emekliler, işsizler için, sabit gelirli emekçiler için yaşanmaz hale getirildi.
ABD Başkanı Joe Biden, seçim sonuç Erdoğan’ı tebrik etti. “Birlikte çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum” paylaşımı yaptı. Anlaşılan bu ülkede Amerikansız bir hükümet olmadı, koşullar değişmedikçe de olmayacak!
Ülkede a’dan z’ye her yerde bir keşmekeşlik var. Ekonomik, toplumsal, ahlaki ve kültürel kriz gizlenemiyor. Yazılı ve görsel basındaki haberler belli, tek tip haberlerin manipülasyon merkezi. “Namusu maaşı kadar olanlardan” gerçeği öğrenmek zor.
Bütün bu toz duman ortamında muhalefet güçleri birlikteliğini, moralini ve hedefini yitirdiler. Seçim sonrası siyasal ve toplumsal ortama müdahale edemedi, bu durum iktidara güç verdi. Erdoğan ve AKP sahada tek kale top oynuyor ve hiçbir kurula uymuyor. Yaşamın bir amacı olmalıdır. Yaşamın amacını ne olduğunu sorgulamak için, insan önce neyi ya da neleri (siyasal, toplumsal ve kültürel anlamda) istemediğinin farkına varmalıdır.
Bugün yaşadığınız hayatı istiyor musunuz?
Önümüzde bir seçim var. 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak belediye başkanı, büyükşehir belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi ve muhtar seçimleri yapılacaktır. Aday seçimlerinde dikkatli olmak gerekir. Koltuğa oturunca astığı astık kestik olacaklara karşı önlem almak gerekir. Adayların dünyaya bakış açışı geniş olmalıdır. Kendini ve ailesini zenginleştirmekten çok kenti zenginleştirmeyi düşünmelidir. Az laf çok iş yapmalıdır. Lümpen değil, entelektüel olmalıdır. Çağdaş dünya değerlerini (demokrasi, insan hakları, eşitlik, cinsiyet eşitliği, özgürlük, ilerleme, hoşgörü, laiklik vb.) içselleştirmiş olmalıdır. Pek çok şey söylenebilir, söylenmelidir de. Yapabilirler mi? Umut etmekten başka çaremiz yok.
14-28 Mayıs sonrasında olduğu gibi 31 Mart yerel seçimlerinden sonra da “elim kırılsaydı da…” dememek için…
Bütün olumsuzluklara rağmen akıntıya karşı kürek çekmek zorundayız.
Emekliler, kamu çalışanları, işsizler, kadınlar, gençler kendinize, geleceğinize ve yaşadığımız kente saygınız ve borcunuz varsa; Seç Bir Belediye, AKP’siz Olsun!