İzmir’de kadınlar, şiddete, istismara ve cinayetlere karşı haykırdı: “Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz”
25.11.2024 22:07
(İZMİR) – İzmir’deki kadın platformları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ve Uluslararası Mücadele Günü kapsamında geniş çaplı eylem ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Kadın platformları tarafından yapılan açıklamada, “Ben, sen, o birbirimizin çaresiyiz. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz” denildi.
İzmir’deki kadın platformları ve meclisleri, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ve Uluslararası Mücadele Günü kapsamında geniş çaplı eylem düzenledi.
Yüzlerce kadın Alsancak Gar önünden başlayarak Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinden sloganlar eşliğinde Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne yürüdü. Ardından ise basın açıklaması gerçekleştirildi.
Kadın platformlarının ortak açıklamasını Eylül Deniz Ergun, Nesin Dinçer ve Pınar Çetinkaya okudu.
Ergun: “Cezasızlık politikaları ile failler cesaretlendiriliyor”
Açıklamanın ilk bölümünü okuyan Eylül Deniz Ergun mevcut iktidarın uyguladığı politikalarla kadınların katledildiğini ve faillere karşı sürdürülen cezasızlık uygulamasının yeni cinayetlere davet çıkardığını ifade ederek şunları söyledi:
“AKP-MHP ittifakı kadın-çocuk düşmanlığı politikalarını sürdürüyor. Kadınların kazanılmış tüm haklarına saldıran devlet, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gece kararnamesi ile fesh ederken 6284’ü kaldırmaya çalışıyor. Kamusal alanı gericilikle yeniden inşa etmeye çalışan AKP, yukarıdan aşağı tüm alanlarda erkek-devlet şiddetini örgütlüyor. Faillerini iyi halden, kanıt yetersizliğinden serbest bırakarak bir cezasızlık zırhıyla koruyor, hayatta kalmak için kendini savunmak zorunda kalan kadınlara ise en ağır cezalar veriliyor. Cezasızlık politikaları ile failler cesaretlendiriliyor, cemaat-tarikat yoluyla çocuklar katlediliyor. Kadın düşmanı politikalar Sağlık Bakanlığı’ndan, Eğitim Bakanlığı’na kadar her kurum aracılığı ile sistematik olarak sürdürülüyor. Sağlık Bakanlığı yayınladığı bilim dışı videolar ile kadınların nasıl doğuracağına müdahale ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise, ÇEDES projesi adı altında çocukların yaşamlarını gericilikle kuşatıyor. ‘Kutsal aile’ diyerek kadınları hapsetmeye çalıştıkları evlerde kadınlar katlediliyor, çocuklar istismara uğruyor. Bu ülkede her gün en az dört kadın erkekler tarafından öldürülüyor. 2024 Ocak ayından bu yana erkekler 327 kadını, en az 39 çocuğu öldürdü, 240 kadının ölümüyse ‘şüpheli’ olarak kaydedildi. Türkiye’de katledilen kadınların sayısı en yüksek sayılara ulaşmışken yüzde 90’ı iktidarın kutsadığı ailenin üyesi olan erkekler tarafından katledildi.”
“Kadınlar ve çocuklar için her yer suç mahalline dönüştü”
Ergun, İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Toplantısı’nda kadın cinayetlerine karşı kullanılan ifadeleri de hatırlatırken şöyle konuştu:
“İzmir Büyükşehir Belediyesi AKPli meclis üyesi Latif Aydemir, ‘öldüren kadar ölenlerde suçlu’ diyerek katledilen kadınları suçladı. Daha birkaç gün önce İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise, kadınların ‘bizi aramak yerine kapıyı açtığı için’ öldürüldüğünü söyledi. Cebinde uzaklaştırma karar varken katledilen sayısı son bir yılda 43 iken, Yerlikaya’ya polise şikayete giden kadınları evine gönderdiğini, uzlaştırmacı adı altında kadınları failleriyle barıştırmaya çalışıldığını ve 9.Yargı Paketi ile uzaklaştırma kararına uymayan erkeğe verilen tazyik hapsinin kaldırıldığını hatırlayalım. ‘Kutsal aileniz’, işyerleri, sokaklar, caddeler, kampüsler yani yaşamın her alanı biz kadınlar ve çocuklar için her yer suç mahalline dönüştü. Sorumlusu AKP-MHP iktidarı ve işbirlikçileridir.”
Dinçer: “Derya Yanık, bin 912 refakatsiz çocuğun cemaat-tarikatlara teslim edildiğini açıkladı”
Açıklamanın ikinci bölümünü okuyan Nesrin Dinçer, çocuk cinayetlerine değinerek şunları söyledi:
“Narin, cemaat-tarikat-aile işbirliği ile AKP’li milletvekili Ensarioğlu’nun ‘Aileyi yakından tanırım, kefilim.’ dediği aile de katledildi Narin. Paralı sağlık sistemi kadınların, kürtaja, doğum kontrol yöntemlerine erişiminin önünde bir engel olurken devletten para almak için bebekleri katleden Yenidoğan Çetesi haberlerine açtık gözümüzü. Rabia Naz’ın faili AKP’li belediye başkanının yeğeni olduğu için korundu. 6 Şubat depreminin ardından dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bin 912 refakatsiz çocuğun cemaat-tarikatlara teslim edildiğini açıkladı. Sesini asla duyuramayan engelli çocuklar, devletin korumasında olması gereken refakatsiz çocuklar, yurtlarda, tarikat kıskacında cinsel istismarın, şiddetin hedefi oluyor. MESEM projesi ile çocuk işçi yaratmaya çalışan iktidar, cemaat ve tarikatlarda intihar eden, MESEM projelerinde ölen çocukların sorumlusudur.”
“Kadın kazanımlarına dönük saldırılar arttıkça kadınların mücadeleleri de artıyor”
Kadınların iş hayatı ve toplumsal hayattan uzaklaştırıldığını ifade eden Dinçer, baskılar arttıkça mücadelenin de artığını belirterek şunları kaydetti:
“Erkek egemen kapitalist sistem ve bitmeyen kutsal aile söyleminiz, kadınları istihdamdan uzaklaştırılarak yoksullaştırıyor, kadını ucuz iş gücü olarak görüyor, sendikasız güvencesiz, esnek çalışmaya mecbur bırakıyor. Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyor, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyoruz. Her kadına güvenceli iş, kamusal kreş istiyoruz. Eşit işe eşit ücret ve sendikal haklarımız için mücadele ediyoruz. Tüm dünyada iktidarda bulunan otoriter, faşist ve muhafazakâr iktidarlara karşı dünyada kadınlar direniyor. Türkiye’de ve dünyada kadınların bedeni üzerinde kurulmaya çalışılan tahakküm her geçen gün artıyor. Kadın bedeni üzerinden yürüttükleri kadın kazanımlarına dönük saldırılar arttıkça kadınların mücadeleleri de artıyor. Filistin’de işgale karşı direnen kadınların, İran’da örtünme yasasına karşı bedenini direnişin simgesi yapan Ahou Daryaei’nin, ABD’de 7 bölgede kürtaj hakkını kazanan kadınların, Afganistan’da, Hindistan yaşamını savunan, Fransa’da faşist iktidara karşı sokakları kuşatan kadınlar direnişi ile birleşiyor direnişimiz.”
Çetinkaya: “Yoksullaştırma politikalarınıza karşı bizim olanı alacağız”
Açıklamanın son bölümünü okuyan Pınar Çetinkaya, uygulanan ekonomi politikalarının da kadını eve hapsedip günden güne daha da yoksullaştırdığını örnekler üzerinden açıklayarak şunları söyledi:
“Şimşek programı olarak bilinen, Orta Vadeli Programla yoksullaştırma politikaları ile kadınlar, her gün daha da yoksullaşıyor. Selçuk’ta bir barakada yaşları 1 ile 5 yaşında değişen 5 çocuk, devrilen sobanın gazından etkilenerek hayatını kaybetti. AKP Grup Başkavekili Özlem Zengin ‘Aileyi 18 kez ziyaret ettik, her şeyi paraya bağlıyorsunuz, annesi çocukları vermedi’ dedi. Kamusal kreşler açmayan, kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimini engelleyen, bizleri açlık sınırının altında yaşamaya mecbur bırakan iktidarınızın sorumsuzluğunu kadınların ‘anneliğini’ suçlayarak örtbas edemezsiniz. Bu ülkede 172 bin çocuk her gün yatağa aç girerken, her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. 2025 bütçe görüşmelerinde Diyanet’e ayrılan bütçe 130 milyar olurken her kadına günlük olarak ayrılan bütçe sadece 38 kuruş oldu. Şirketlerin vergi borçları bir gece yarısı silinirken kadınların yüzde 30,8’i kayıt dışı çalıştırılıyor. Kapitalizm yoksul ülkelerde kadınların yeniden üretim alanında 15 yaş üstü kız çocuklarından ve kadınlardan elde ettiği kar yıllık 10.8 trilyon dolar. Ucuz iş gücü yaratmak için ‘3 yetmez 5 çocuk’ diyen iktidarınız, kadınları aile içine hapsederek bakım emeği yükü altında yaşamaya mecbur bırakıyor. Şimşek programı ile uygulanan tasarruf tedbirleri kamusal haklarımızı gasp ederken, belediyelere zaten belirli bir kesimin yararlanabildiği kreşleri kapatma talimatı veriyor. Dolmayan pazar arabasının, pişmeyen yemeğin sorumlusu kadınlar olarak görülüyor ve erkek şiddeti hayatımızı kuşatıyor. Tasarruf tedbirleri ile kırıntısı kalan kamusal haklarımızı sizin sarayınızın itibarına teslim etmeyeceğiz. Yoksullaştırma politikalarınıza karşı bizim olanı alacağız!”
“Mücadelemiz en güvenli yer”
Kadınların toplu mücadelesinin haklarını geri aldıracağını belirten Çetinkaya, şunları söyledi:
“Ne giyeceğimizi, nasıl doğuracağımızı, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere, nefret söylemini yaygınlaştıran aile politikalarınıza, LGBTİ ’lara savaş açanlara karşı mücadelemiz en güvenli yer! İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının geri çekilmesi için, 6284 Sayılı Yasa’nın etkin uygulanması için, çocuklara yönelik şiddeti önlemeye yönelik Lanzarote Sözleşmesi’nin gereğinin yerine getirilmesi için mücadelemiz en güvenli yer! Çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’ne taraf olunsun ve sözleşme yürürlüğe girsin. İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, KHK’lerle gasp edilen çalışma hakkımıza karşı mücadelemiz en güvenli yer! Mücadelemizle 9.Yargı paketinden çıkarılan soyadı hakkımızı kazandığımız gibi 6284’ü de uygulatacağız. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için kocaya, patrona, diktatöre hayatlarımızdaki tek adamlara karşı yaşamlarımızı savunmak için, evlerden, işyerlerinden, kampüslerden çıkıp en güvendiğimiz yerdeyiz! Birbirimizin elini sıkıca tutuyor, sokaklardan, meydanlardan haykırıyoruz. Ben, sen, o birbirimizin çaresiyiz. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz.”
Kaynak: anka