Son genel seçimlerin üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmiş, güzel ülkemin büyük bir bölümü Deprem felaketinin acısını yaşarken birde üstüne gelen sel felaketiyle adeta perişan olduk.
Kimin gözlerine baksam bir derin yorgunluk, bir derin acı, bir bıkkınlık. Hani biraz umut ışığı diyorum, ellerimizi bir kavuşturabilsek ayağa kalkacağız kalkmayada, o ellerin kavuşmaması için elimizden geleni yapıyor, birbirimize birbirimizin gözünden bakmayı başaramıyoruz.
Yaşanmışlıklar insanı öylesine bir kavururki, artık baktınmı anlarsın kim tersine kim düzüne yürür diye, işte öylesi bir gözlem, birde yılların aralığından gelen bir doğru; Hırsızın partisi olmaz, hırsızın alanı olur. Hırsız hangi alanda daha iyi çalabilecekse o alanda olur.
İktidara bakıyorum, kat kat kademe kademe uzayıp gidiyor alan sahipleri, sadece iktidarda mı? Keşke öyle olsa, her partide bu alan sahipleri maalesef en ön sırada tüm pişkinliği ve edep yoksunluğuyla sırıtıp, yer buluyorlar.
Güzel ülkemizin en geçerli mesleği Müta-itlik bir meslekmi, tabi oda tartışılır. Ama biliriz ki Müta-it olmak için öyle diplomaya falanda gerek yok, biraz paran versa tamamdır. Özellikle Müta-it diye ayırıyorum, işini en iyi şekilde yaprak tahütlerini yerine getiren Müteahhitler’e sözümüz yok.
Sözümüz bir kolu partide, bir kolu iktidarda olup’da Milletin anasını karşısına alan o müteahhit ve sıralanan o silsileden bahsediyorum. Bu silsile güzel Ülkemin Başkentinden başlayıp, parti gözetmeksizin, köylerine kadar uzanır. Paraları Eskavatörleri Dozerleri Loderleri Kamyonları en önemlisi eli sopalı silahlı adamları olan, eli kolu uzuuuun o silsile, bazen kızıp, hay senin silsileni deriz ya…
LÜTFEN DİKKAT!
Milletvekili adaylarının Parti Genel merkezlerine sıralandığı bu günlerde acılar unutulmuş, partilerin kapıları tutulmuş halde. Kulağımıza gelenlere bakarsak yandım Allah dedirtecek cinsten adaylar, şöyle ufak tefek tadilat fayans işleri yaparken, son birkaç yıl içinde oldukça zenginleşenler, Dini bütün millilerimizin ticaret ticarettir diyen karaborsayla zenginleşenler, hani dedim ya o silsile işte.
Görüyoruz ki, ön seçim hayal olmuş, birileri birilerinin referansıyla aday olacak, bizlerde partimizin ehlikalem adil zatının referansıyla geleceğimizi şekillendirecek vekillerimizi seçeceğiz. Şimdi bu demokrasinin birnci ayağı.
İkinci ayağı vekil bizim vekilimiz mi, yoksa referansı verenlerin vekilimi olacak?
Hal böyle olunca, temennim şudur ki; vekil harçları ve seçim kampanyalarında harcanacak paralara bakınca öyle her babayiğidin çıkaracağı meblağlar değil, çok laf yalansız çok mal haramsız olmaz der ya atalarımız. O zaman vekillerimizi seçecek zatı muhteremlere çok iş düşecek, vekil adaylarımızın son beş yılı iyi araştırılıp, mal varlığının kaynağı tespit edilerek aday gösterirlerse, birde mal varlığı kayıt altına alınıp paylaşılır.
Maksim Gorki ne demiş bir hatırlayalım; “Dünyada boş bir sınıf mücadelesi yapılıyor. İki sınıf insan vardır, Zenginler ve Fakirler, ne yazık ki fakirler oldukça kalabalık güçlü üretken bir yapıya sahip oldukları halde, hizmetleri hep Zenginlere olur.” Ben söylemedim hiç okula gitmemiş bir yazar bu cümleleri kurmuş, ne diyelim, diyeceğimiz; LÜTFEN DİKKATLİ OLUN zaten yaralarımızla acı içerisinde, umut yoksunu olmuş haldeyiz.