Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

UNUTULMAYANLAR

VELİ YALÇIN

VELİ YALÇIN DÜZENLEMESİYLE UNUTULMAYANLAR

Ümit Kaftancıoğlu

Ümit Kaftancıoğlu, 5 Nisan 1935 tarihinde Ardahan ilinin Hanak ilçesine bağlı Koyunpınarı (eski adı Saskara) köyünde dünyaya gelmiştir. Garip Tatar olan adını 30.05.1964 tarihinde Ümit İlkan Kaftancıoğlu olarak değiştirmiştir. İlkokula gitmeden okuma yazmayı öğrenmiş ve ilkokulu doğduğu köyde bitirmiştir. İlkokulu (1942-1947) doğduğu köyde bitirdikten sonra Cılavuz (Sussuz) Köy Enstitüsü’ne gitmiş, 1956-1957 döneminde Kars ili Susuz ilçesindeki Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirmiştir.

Enstitü’yü bitirdikten sonra Mardin’in Derik ilçesinde ilkokul öğretmenliği yapmıştır. Bu sırada Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü 1961 yılında bitirir ve Rize’nin Pazar ilçesinde Ortaokul öğretmenliği yapar. Rize’nin Pazar ilçesinde ortaokul Türkçe öğretmenliği yaparken geçirdiği soruşturmalar sebebiyle öğretmenlik mesleğinden uzaklaştırılır. Burada, eşi öğretmen olan Nurcan Hanım’la tanışır ve evlenir. Bu evlilikten Ali Naki ve Pınar adında iki çocuğu olur. Ali Naki Kaftancıoğlu, günümüzde bilinen politikacı Canan Kaftancıoğlu’nun eşidir. Askerlik dönüşü TRT’nin açtığı sınavı kazanarak Köy Yayınları Bölümü’nde göreve başlamıştır. Bu dönemde halkın sıkıntılarını dile getirmektedir. Aynı zamanda Cumhuriyet, Milliyet, YeniOrtam, Varlık, Aydınlık, Güney, Ilgaz, Yeni Ufuklar, Yeni Halkçı, Türk Dili gibi gazete ve dergilerde sanat ve siyaset yazıları kaleme almıştır.

Basılmış on yedi kitabı bulunan Ümit Kaftancıoğlu’nun kitaplarının yeni basımı uzun üzere yapılmamış olsa da son yıllarda yayınlamaya başlamıştır. Çocuk kitapları, hikaye, roman, halk masal ve destanları derlemeleri ile röportaj türünde eserlere imza atmıştır. İlk hikayesi 1954 yılında Varlık’ta yayınlanmıştır.
Tek Atlı Tekin Olmaz (1973), Kekeme Tavşan (1974), Kan Kardeşim Dorutay (1979), Dört Boynuzlu Koç (1979), Çizmelerim Keçeden (1979), Altın Ekin (1979), Hızır Paşa (1980), Çoban Geçmez (1980), Salih Bey (1981) ve Şülgür Deresi (1981) çocuk kitapları; Köroğlu Kolları (1974) derlemesi; Dönemeç (1972), Çarpana (1975), ve İstanbul Allak Bullak (1983) öyküleri; Yelatan (11972) ve Tüfekliler (1974) romanları ve Hakullah (1972) röportaj dallarında eserler vermiştir. “Evreşe Yolları”, “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar”, “Bizim Evin Yanına”, “Duman da Bastı Dağları”, “Gelmiş İken Bu Yerleri Gezelim”, “Karşıda Kuş Oturur” gibi türkülerin de derleyicisidir.

Dönemeç adlı hikâyesiyle 1970 yılında TRT Büyük Ödülü’nü aldı. Hakullah adlı röportajıyla 1972 yılında Milliyet Gazetesi Ali Naci Karacan Birincilik Armağanı’nı almıştır.

Ümit Kaftancıoğlu 11 Nisan 1980 tarihinde silahlı suikast sonucu öldürülmeden önce MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş tarafından bir televizyon programında “Altın Ekin” kitabı gösterilerek, “Böyle komünizm propagandası yapan insanlar aramızda” ifadesi kullanarak hedef gösterilmiştir. Cinayetin faali olarak yakalanan ülkücü Ahmet Mustafa Kıvılcım, “Kaftancıoğlu’nu solcu olduğu için öldürdüğünü” ve ölüm emrini İstanbul Ülkücü Gençlik Derneği Başkanı Hasan Küçük’ün verdiğini itiraf etmiştir. Yargılama sonucu müebbet hapis cezası almış; cezası Askeri Yargıtay tarafından bozulmuş ve 4 yıllık tutukluk sonrasında serbest bırakılmıştır.

Ümit Kaftancıoğlu’nun öldürülmesinden sonra görev yaptığı İstanbul Radyosu önünde yapılacak olan cenaze törenine Sıkıyönetim Komutanlığı izin vermemiştir.

TRT İstanbul Radyosu Yapımcısı, gazeteci ve yazar Ümit Kaftancıoğlu adına Yalın Ses Yayınları tarafından 2005 yılından itibaren Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması düzenlenmektedir.

Kemal Türkler, Turan Dursun, Ümit Doğanay, Bedri Karafakioğlu, Cavit Orhan Tütengil, Bedrettin Cömert, Ümit Kaftancıoğlu, Akın Özdemir, Cevat Yurdakul, Sevinç Özgüner… Yetmişli yıllarda aydınlara yönelik silahlı suikastler sonucu öldürenlerden geriye kalan simge isimlerden sadece birkaçıdır.

Bu simge isimlerden biri de Ümit Kaftancıoğlu’dur. Öldürüldüğünde 45 yaşındaydı ve öldürülmesinin üzerinde yaklaşık 45 yıl geçti. Cinayet hala aydınlatılmamıştır. Karanlık güçlerin hedefindeki aydınlarımızın suçu; İnsanını sevmek, insanca yaşanır bir ülke/dünya için yazmak, söylemek ve mücadele etmektir.

VELİ YALÇIN