Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

 

Önceki yazılardan tekrar

42 YIL OLMUŞ

Bir yara ki 42 yıldır sızlıyor, “olurmu” demeyin oluyor.

Bu sabah çok erken uyandım, gece kabuslu geçti, 42 yıl önce yaşananlar ve yaşadıklarım öylesine hafızama kazınmış ki, silinmesi mümkün olmayan bir yaşanmışlık, hani ara ara sızlayan diş ağrısı olur ya onun gibi birşey, dün gibi hafızama yerleşmiş yaşananlar.

O 12 Eylül sabahı dipçikleriyle çıka geldiler, sonra yapraklar ağaçların dallarından teker teker solup döküldüler, tıbkı biz gibi, ardından gelen o soğuk kasvetli işkence dolu günler.

Oğlum Özgür bir Asker postalıyla Polis jopunun gölgesinde dünyaya geldi, gelişinin sevincinden öte innat vardı yüreğimde, inadına inadına onun adı Özgür olacak demiştim, şimdilerde kendince özgür, kafasını kaldırıp baktığında işkenceden kararmış gözlerimi bile hatırlamaz.

42 yıl bir ömür;
hâla dinmeyen sızılar, soğuk işkence odaları, kulakları sağır eden feryatlar ve o beyaz renoların arka koltuğunda geri dönemeyeceği yere götürülen yoldaşlar, bazen bize düştü ardından şiir yazmak bazen de size, ağıt oldu türkü oldu o yangınlar.

Bu günki gibi aklımda o son bakışla dar ağacına yürüyen Erdal,
yanımızdan alınıp, bir daha dönmeyenler, bir şiire bir şarkıya bir ağıt’a sığarmı, biz orada kaldık ama onlar 42 yıla neleri sığdırdılar…

Ağla, ağla gözlerim çapakların kör eylerde belki görmem.

Dostlar bugün beni yalnız bırakın, kapanmayan yaralarım sızlıyor…

Ekrem ÖRSOĞLU Yazdı