Bu Haberi Dinleyebilirsiniz...

Çaresizliğin Çığlığı!

Bir çiçek…
Adını belki duymadınız bile: Tülüşah.
Endemik. Yani dünyada yalnız bir yerde var: Kuşadası’nda.
Ve şu anda Karaova’nın yorgun toprağında hayata tutunmaya çalışıyor.
Bir çiçek…
Ama aslında bir çığlık. Betonun, rantın, hoyratlığın ortasında açan bir feryat.

Geçtiğimiz günlerde, bu kadim çiçek Kuşadası’nda yeniden açtı.
O narin taç yapraklarıyla “Ben hâlâ buradayım!” dedi.
Ve biz, insanlar…
Dönüp bakmadık bile. Çünkü gözümüz yeni yapılacak havuzlu villadaydı.
Bir inşaat daha başladı, bir çiçek daha ezildi.

Ben bu yazıyı 18 Haziran’da kaleme alıyorum.
Bilirsiniz, kâğıt üzerinde inşaat yasağı 15 Mayıs’ta başlar, 15 Kasım’a kadar da sürer.
Yani güya yaz aylarında turistik bölgelerde beton mikseri değil, martı sesi duyulmalı.
Ama gerçek bambaşka: Yasak sadece tabelada yazıyor, inşaatlar harıl harıl çalışıyor.
Çünkü denetim yok.
Çünkü “göz yummak” bu coğrafyada idari refleks haline gelmiş durumda.
Çünkü bu topraklarda çiçeğin değil, çimentonun sesi dinleniyor.

Kuşadası, ömrümün son yıllarında yaşamayı seçtiğim yer.
Bir zamanlar “dinlenme” umuduyla geldiğimiz bu kasabada şimdi kendi evimizde bile nefes alamıyoruz.
Toz, gürültü, kamyonlar, kepçeler…
Ruhumuzu paramparça eden inşaatlar dört bir yanda yükseliyor.
Sahi, neye yükseliyor bu binalar?
İnsanın değil, paranın çıkarına…

Ve Karaova…
Kocaman bir mahalle. Ama hâlâ şebeke suyu yok. Kanalizasyon yok. Doğalgaz yok.
Ama inşaat ruhsatı mı? O var. Hem de bolca!
Altyapı yokmuş, doğa zarar görüyormuş, Tülüşah ölüyormuş…
Kimin umurunda?

Üstelik öyle bir sistem kurulmuş ki, biri “Dur!” dediğinde suçlu o oluyor.
Biz iki yıldır Turizm Bakanlığı’na, Valiliğe, Kaymakamlığa ve Belediye’ye defalarca şikâyet ettik.
Ne oldu?
Zabıta gelip inşaatı çalışırken yakalayabilirse, emre itaatsizlikten komik bir para cezası kesiliyor.
Sonrası mı?
Beton mikseri yeniden çalışıyor, tehditler başlıyor, vatandaş susturuluyor.

Artık yaz aylarında serinlemek için değil, kaçmak için evden çıkıyoruz.
Kendimizi odalara kapatıyoruz.
Çünkü dışarısı inşaat alanı.
Çünkü bu şehir planla değil, rantla yönetiliyor.
Çünkü biz değil, müteahhitler dinleniyor.

Ve bütün bu karmaşanın ortasında yine Tülüşah var.
O hâlâ orada…
Betonun dibinden kafasını çıkarıp açmaya çalışıyor.
Sizce seneye açabilecek mi?
Bence bu gidişle hayır.

Ama belki de mesele Tülüşah’ın açıp açmaması değil.
Belki mesele, bizlerin artık neye dönüştüğünü görmemiz.
Bir zamanlar doğayla barışık yaşarken, şimdi doğayı göz göre göre öldüren insanlara dönüştük.
Gözlerimizi kaçırıyoruz.
Ama kaçamayacağız.

Çünkü bu çiçek bir gün tamamen yok olduğunda,
sadece bir türü değil,
vicdanımızı da yitirmiş olacağız.

O vicdansızlığın getirisinde bu rant çılgının sonucu betona teslim edilmiş bir kent, incinmiş yürekleri ile inşaat terörünü iliklerine kadar yaşayan bizler. Yasa dinlemez bu inşaat rantcılarına dur deme şansınız var mı? Var tabi itiatsizlik yapan inşaat sahiplerinin ruhsatlarını iptal yoluna gidin bakalım ne oluyor, ama nerde, hani birde nereden buldun yasası vardı değil mi? Yasalar sadece süs olarak var oldukça çoook doğa katline şahit olacağız. Unutmayın hepimizin misafir olduğu bu dünyayı tahrip ederek ancak kendi neslini yok etmenin zeminini hazırlamış olursunuz.