Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

VİRGÜLÜN MARİFETLERİ

Sultan II. Abdülhamid’in padişahlığı döneminde, Galatasaray Lisesi’nde tarih öğretmeni olan Abdurrahman Şeref Bey, aynı zamanda Sultan Abdülhamid’in hizmetkârıdır; paşadır. Abdurrahman Şeref Bey, Paşa’nın oğluna da ders vermektedir.
Çocuk, dersle pek ilgilenmemektedir. Öğretmenin uğraşlarına rağmen bir türlü sonuç alınamamaktadır.
Bir gün, çocuk yine ders çalışmamıştır. Öğretmen çok sinirlenir ve bütün öğrencilerin içinde şöyle der:
“Adam ol, baban gibi eşek olma!”
Çocuk eve gidince babasına bu durumu anlatır ve öğretmenin söylediği cümleyi aktarır.
Abdülhamid’in hizmetkârı olan Paşa çok sinirlenir ve derhal okula gider. Bütün haşmetiyle öğretmenin önünde durur:


“Ben bugüne bugün koskoca paşayım, ne cüretle bana eşek dersin?” der.
Öğretmen, işin ciddiyetini kavrar ve şöyle bir kurnazlık düşünür:
Kara tahtanın başına geçer ve şunu yazar:
“Adam ol baban gibi, eşek olma!”
“Aman efendim, size eşek demek ne haddime! Sizi en güzel örnek olarak gösterdim,” der.
Paşa mahcup olur ve öğretmenden özür diler.

Bu hikâyeyi, sanırım benim kuşağım, benden önceki kuşaklar ve benden sonraki kuşakların öğretmenleri, noktalama işaretlerini kavratmaya çalışırken öğrencilerine anlatmışlardır. Bir virgülün bile nasıl kavram kargaşasına yol açabileceğine dair örnekler sunmuşlardır.

Sosyal medyada dikkatimi çeken yazıları okumak istiyorum, ancak hatırı sayılır eğitim almış kişilerin yazılarında bile anlam bozukluğu yaratacak hatalar görmek mümkün.

Bugünlerde çok sevdiğim bir yazarımızın bütün kitaplarını yeniden aldım ve okumaya başladım. Yayın evinden çıkan kitap, hem de hatırı sayılır yayın evlerinden biri…
Bırakınız virgülün yanlışlığını, bitişik yazılan “de”ler ya da ayrık yazılan “de”ler meselesi var. Hepsini geçtik de hiç olmazsa “de”leri ve “da”ları doğru yazalım, dilerseniz.
Okuduğum kitapta şöyle bir cümle vardı:
“Bizimle oda geliyordu.”
“Da”yı ayrı yazmadığından şöyle bir anlam çıkmıştı: Sanki evin bir bölümü olan “oda” tekerlek takmış ve geliyor…

Dilerseniz bir göz gezdirelim:
Bitişik yazılan “-de”ler, sahip olma ve bulundurma anlamındadır. Eki kaldırırsanız, cümlenin anlamı bozulur.
Örnek:
“Ayşe, senin kalemin bende kaldı.”

Ayrı yazılan “de” ise dahi anlamındadır ve cümleden çıkarırsanız anlamı pek fazla bozulmaz.
Örnek:
“Ayşe, bugün annen de bizdeydi.”

Olay bu kadar basit.
Sosyal medyada neredeyse bütün siteler yabancı dil öğrenme üzerine reklam veriyor.
İnsan, kendi dilini düzgün kullanamadan başka bir dili nasıl düzgün kullanabilir?

Acilen devlet kanallarından biri, dil öğrenme üzerine yönlendirilmelidir. Özel kanallar da reyting sevdasına düşmeden ellerini taşın altına koymalılar. Acilen!
Ben derim demesine de beni duyan olur mu? Orası meçhul…
Seksen yaşında, okyanusta bir su damlası, emekli bir öğretmen…
Saygılarımla,
Melahat Erten Tekeşin