Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

Seçim Bitti, Burdayız

Bir yıldan fazla süredir iktidar tarafından kalitesi düşük bir seçim süreci sonrası kazananı olmayan bir Cumhurbaşkanlığı seçimini geride bıraktık. Yapılan söylemlerle halk gerildi, ötekileştirildi, siyasetçilere ve halka doğrudan hakaret edildi ve sonuç olarak AKP oy kaybı ile seçimi noktaladı. Karşısındaki Millet İttifakı ise oylarını artırmasına ve uygun şartlar bulunmasına rağmen kazanamadı. Milletvekilli seçimlerinde oluşan meclis uzun yıllardır görülmeyen siyasi renkliliğe kavuştu. Mecliste Cumhur İttifakı kan kaybetsede çoğunluğu elinde bulunduracak.

Şimdi seçimi kaybettik diye oturup ağlamak mı, yoksa yeniden durum tespiti yapıp ona göre pozisyon almak mı gerekir? Neden ilk turda işi bitiremedik? Bu sorunun cevabını bulup ona göre tüm örgütler kalan on günlük süreçte canla başla çalışmalı.

Seçime yönelik yeni fikirler üretmek, dünya konjektörüne bakıp yeni pozisyonlar üretmek, oluşan sorunları daha net okumak, okuduğunu anlayıp analiz edebilmek, hantal siyasi değiştirmek, demokrasiyi öldüren biat kültürüyle değil, akla ve çok sesliliğe önem vermek, halka yukarıdan bakan değil, onun yanında olabilen, sorunlarına çözüm üretebilen, yeni projeler üretme yetisine sahip, çevresel etkilere duyarlı olmalıyız. Yerel siyasetin merkezinde üretilen fikirler değer bulmalı, yerelde kendisini gösteren siyasetçilerin yolu açılmalıdır. Ben değil, bizim partimiz fikri temel alınarak kişisel çıkar peşinde koşanlar ayıklanmalıdır.

Ayrıca, partinin tüzük ve programları her üyeye iyi anlatılmalı, özgür düşüncenin önü açılmalıdır. Her kademede olması gereken yetki ve sorumluluk tanımları doğru şekilde yapılarak doğru biçimde uygulanması sağlanmalı, alışık olduğumuz gibi örgütlenmenin tavandan tabana değil, tabandan tavana yapılması gereklilik değil zorunluluktur.

Propaganda çalışması yapılırken halkın beklentileri iyi belirlenmeli, ona göre strateji gerçekleştirilmesi gerekir. Yoksa şimdi olduğu gibi dededen kalma yöntemlerle veya el yordamı ile yapılan propaganda boşa yapılmış olacaktır. Halkı anlamak, ona göre strateji geliştirmek gereklidir. Halkı anlamadan, halkın sorunlarını bilmeden siyaset yapamazsınız.

İçinde bulunduğumuz süreçte sanki psikolojik bir savaşın içerisindeyiz. Şu an daha çok kenetlenmemiz, daha çok birleşmemiz gereken evredeyiz. Mevcut yönetimin uzun yıllardır istediği, birbirimize düşürmek, adayları tartışmak ve yıpratmaktır. Yapmayın, buna müsaade etmeyin. Karşınızda bulunan kim olursa olsun küçümsemeyin. Karşımızda tüm gücünü seçimlerde kullanan bir yönetim ve uzun yıllardır yavaş yavaş inşa edilen kitlesi var. Bu kitlenin hemen fikrini değiştirmesini beklemek ahmaklık olur. Sistematik bir şekilde bizim aday tartışmamızı, kendimize düşmemizi istiyorlar. Öz eleştirimizi yapacağız ama şimdi değil. Şimdi daha çok birleşme vakti. Umut hep var, umutsuzluk yenilgiyi peşin kabullenmektir.

Sonuç olarak, üzgünüz, kırgınız ve kızgınız ama toplumun isteklerini, beklentilerini göz ardı edemeyiz. 20 yıldır sistematik bir şekilde geriletilen ve sadakaya alıştırılan bir halk bizim en büyük sorunumuz. Bu koşullarda işimiz zor ama küsmek, yılgınlık yok. Daha çok çalışmak ve daha az hata yapmak zorundayız, halka yukarıdan ve dışarıdan bakmak değil, içine girerek, onlarla bir olarak mücadele etmeliyiz.

28 Mayıs Pazar günkü Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde dikkatli, azimli ve kararlı olursak bizi kimse tutamaz. Ancak yapacağımız eleştirileri zamanında yapmalı, sürece zarar vermeden çalışmalıyız. Bizim de vatandaş olarak Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu mazeret üretmeden seçmemiz gerekir. Bu aşamada onun ismini tartışarak boş işlerle uğraşmayalım, zaman kaybetmeyelim.

Şartlar ne olursa olsun aklımızı çalıştırıp, vatandaşlık görevini fazlasıyla yapmamız gerekir. Biz tüm bu konuları anlayan grup olduğumuza göre bize önemli görevler düşüyor. Körü körüne inanan insanları, şartların elverdiği ölçüde ikna etmemiz, onlara durumu net olarak anlatmamız, yılmadan çalışmamız gerekiyor. Son olarak, ne olursa olsun diyemeyiz. Zaten böyle olacağı belliydi deyip, ilgisiz kalmamalıyız. Zaman kaybetmeden işe koşup,baharı hep beraber yakalamalıyız.

Kendimiz için olmasa bile çocuklarımız torunlarımız için çalışalım. Meydanları cahil, cühela ve din istismarcılarına, yalancılara bırakmayalım. Çalışalım, terleyelim, emek verelim, sonra çıkan sonuca bakalım. Bu gemide hepimiz varız, burdayız.

Keskin bıçak olmak için çok çekiç yemek gerekir.” (Türk Atasözü)

Hüseyin ASAR