Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

.

İLKLERİ BAŞLATAN KADINLAR

Türkiye’nin ilk kadınları nelerle gündeme gelmişler. Tarihin saman sayfalarını çevirelim, bakalım önümüze neler düşecek.

 Süreyya Ağaoğlu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olur.Ankara’da, Adalet Bakanlığında staja başlar.

 Evi bakanlığa  uzak olduğundan öğle yemeğini, arkadaşı Melahat ile ekmek arası peynirle geçiştirirler. Her gün bu şekilde beslenmek  pek işlerine gelmez. Maliye Bakanlığının yakınında bir lokanta vardır, Ama o zamanlar kadınların dışarıda yemek yemesi ayıptır ve görülmüş şey de değildir.

Sonra Süreyya’nın aklına, bakanlığın yankıında bulunan ve çoğunluğu millet vekillerinin gittiği lokanta gelir aklına. Melahat’a lokantaya gidip yemenin en doğal hakları olduğunu açıklar. Melahat da arkadaşının fikrine tamamen katılır.

Aldıkları karar doğrultusunda, ertesi günü Melahat ve Süreyya lokantaya giderler. Etraflarının şaşkın bakışlarından biraz tedirgin olsalar bile lokantanın kuytu bir köşesinde masaya otururlar. Herkesin şaşkın bakışları içinde, utana sıkıla yemek ısmarlarlar.

Anca. bu olay gündem olmuş ve dönemin Başbakanı Rauf Orbay’ a kadar gitmiştir.

Süreyya, aynı zamanda TBMM’ de 2. Ve 3. Dönem milletvekili olan Ahmet Ağaoğlu’nun kızıdır.  Ahmet Ağaoğlu’nun da Atatürk’le arası çok iyidir ve ailece görüştükleri kişidir.

Dönemin başbakanı, Rauf Orbay Bey, Ahmet Ağaoğlu’nu  arayarak üstü kapalı olarak kızının bir daha lokantaya gitmemesini ima eder.

 Süreyya’yi o akşam eve gidince babası beklemektedir. Babası kızını karşısına alır ve şöyle der: “Kızım, bir arkadaşınla millet vekillerinin çoğunlukla gittiği lokantada yemek yemişsiniz. Başvekil istemiyor, dedikodu konusu oluyorsunuz.”der.

Süreyya, biraz şaşkınlık geçirir, ama saygısından babasına sesini çıkarmaz. Ama kendi kendine düşünür:

“Ben, bu ülkenin avukatı olacağım ve kadını, erkeği, hasılı  herkesin hakkını savunacağım, adalet arayacağım. Bir kadın olarak lokantaya gidemeyeceksem kadınların adaletini nasıl savunurum.”diye düşünür.

.Aradan biraz vakit geçtikten sonra, Atatürk ve eşi Latife Hanım, Ağaoğlu ailesine misafir olarak giderler.

Yemek sofrasında, sohbet koyulaşır, konu Süreyya ve arkadaşı Melahat’ın lokantaya gidişi gündeme gelir.

Süreyya, rahatlamıştır Atatürk’ün onu savunacağını düşünür.

Bu arada, Atatürk de hemen çözüm üretmez ve biraz düşünür, sonra konuşmaya başlar:

“Babanın da Rauf Bey’in de hakkı var.” der.

Süreyya, şok geçirir, ama Atatürk’ü saygıyla dinler.

Bu olay sonrası, Süreyya işte bulunduğu sırada bir görevli gelir ve şöyle der:

“Süreyya Hanım hazırlanın , paşa sizi evine götürecek; dışarıda size bekliyor.

Telaşla üzerini düzene koyar ve aşağıya iner.  Bir de bakar ki Atatürk ve yaveri onu arabada bekliyorlar!

Atatürk:

“Arabaya yerleş, Latife Hanım seni evde bekliyor.”

Süreyya heyecanla arabaya biner ve tam lokantadan geçerlerken Atatürk şoföre durmasını söyler. Lokanta sahibini çağırır vet tok bir sesle:

“Süreyya’yı bugün bize götürüyorum, ama yarın buraya gelip burada yemek yiyecek, ona göre hazırlığınızı yapın.” der.

Süreyya şaşkınlık içinde, olup bitenleri sessizce izlemektedir.

Eve gidince, Latife Hanım, yalnız kaldıklarında Süreyya’nın kulağına şunları fısıldar:

“Geçen akşam, Paşa sana hak verdiği halde, babanı senin yanında, haksız duruma düşürmedi.”der.

Ertesi gün, Süreyya arkadaşlarını da alarak lokantaya giderler.  Latife Hanım ve birkaç milletvekili eşi de lokantada yerlerini almışlardır.

Uzmanlar, şöyle demezler mi?

“Ailede ebeveynlerin çocuklarına söyledikleri sözler değil, davranışlar önemlidir.” diye. Bu söylem, her kesim için geçerlidir.

TV izlediğim bir söyleşide, tv spikeri, proğramına aldığı konuğuna, şöyle bir soru sormuştu:

“Hayatınızda, size ilginç gelen  bir olayı anlatır mısınız?”

Soru yöneltilen kişi de anlatmaya başladı:

“Hepimiz askere gidiyorduk ve bizler, alışagelmiş bir şekilde anne- babalarımızın ellerini öptük.   Babanın biri, askere giden oğlunun iki elini öpmüştü. Askere giden delikanlı da babasının iki elini öperek babasına sarılmıştı. Bir babanın oğlunun elini öptürmek yerine, kutsal görevi yapan oğluna gösterdiği davranışı, hayalimden hiç gitmedi. Bu olaydan sonra çocuklarımı, hep sevgi ile ödüllendirdim.” diye anlatmıştı.

Hangi söz, gösterilen davranışlar kadar etkili olabilir?

Yüce Atam’a ve tüm güzel davranışlar sergileyen  insanlara saygılar.

Sevgilerimle…

Melahat Erten Tekeşin.