Bu makaleyi dinlemek için tıklayınız.

Kızıldere Katliamı 52. Yılında

“Bizden olmayanlar bizi yazıyor. duygularımızı aşklarımızı ve acılarımızı yazıyor.”

İbrahim Yalçın

Bugün, 30 Mart 1972’de Kızıldere Katliamı’nın 52. yıl dönümü…
30 Mart 1972 tarihinde, Mahir Çayan ve 9 devrimci arkadaşı (Sinan Kazım Özüdoğru, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy ve Ertan Saruhan) Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde, Ertuğrul Kürkçü dışında acımasızca katledildiler.

On’lar bundan 52. Yıl önce Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek istemişlerdi.

Kızıldere Köyü’nde önce On’lar katledildi, sonra Ankara’da Üç Fidan (Deniz, Yusuf ve Hüseyin) idam edildiler.

Egemen güçler ve devlet Kızıldere unutturulmak istenmiş, köyün adı 1984-1989 yıllarında bölgede görev yapan Vali Recep Yazıcıoğlu tarafından “Ataköy” olarak değiştirilmiştir.

“oy dere kızıldere
böyle akışın nere
bizde hal mi bıraktın
sana can vere vere
dere bizim yerimiz
suyu alın terimiz
söyle nedendir dere
vurulur gençlerimiz
dere sana ne ettim
her yanın yoksul-yetim
söyle dere ne zaman
kurtulur memleketim
dere böyle durulmaz
gence kurşun vurulmaz
sanma zalim olandan
bir gün hesap sorulmaz”

‘Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik’ diyen On’ların özlemi, mücadelesi ve kavgası için yazılan ağıtlar, şiirler, türküler ve kitaplarla günümüzde de yaşamaya devam ediyor.

İnsanca bir yaşam için çok şeyi isteyen ve birçok şeye katlanan güzel insanlara selam, kavgaya devam!

Kızıldere Katliamı’nın hesabı hala sorulamadı…

Dünden bugüne değişen bir şey yok…

Aşkın ve devrimin “hayaleti” bu topraklarda dolaşmaya devam ediyor, etmeli de…

On’lar; ütopik sosyalistlerin, komünarların, Ekim Devrimi’nin, Şeyh Bedrettin’in, Pir Sultan’ın ve Mustafa Suphi’nin yoldaşıdır.

Sonsözü Mahir Çayan’a bırakalım;

“ada’mı karanlığın suları bastı.
Evet, benim gibi pek çok ada’lı
bu çirkin suların altında,
Ama boşuna sevinme, ada’m batmaz, yok olmaz,
Ada’m, sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi. Hepsi o kadar…”

VELİ YALÇIN