ÖNCE YOK ET, SONRA OTUR AĞLA
Latmos’a Mistik Bir Çevre Gezisi
Latmos, Aydın ve Muğla illerinin sınırında, tarihin derinliklerine uzanan bir bölge. M.Ö. 300’lü yıllara kadar uzanan geçmişiyle adeta zamanın kokusunu içine çekmiş bir yer. Ortalama insan ömrünün 70-80 yıl olduğunu düşünürsek, Latmos’un üzerinden kaç kuşağın gelip geçtiğini hayal etmek bile insanı büyülüyor.
Latmos Ziyaretçi Merkezi, Aydın’a yaklaşık 86 km mesafede yer alıyor. Buradan 20 km daha ilerlediğinizde, Bağarcık Köyü’nde bulunan Çörlenasarı Kalesi’ne ulaşabilirsiniz.
Latmos’a Yolculuk
9 Mart günü, Aydın Çevre Koruma ve Kültür Derneği (AYÇED) tarafından düzenlenen bir etkinlikle, çevre gönüllüleriyle birlikte Latmos’a doğru yola çıktık. Koçarlı’dan otobüslerle hareket ettiğimizde, dağların zirvelerine doğru ilerlemeye başladık. Hava bazen bulutlu, zaman zaman sisliydi; ama çoğunlukla güneş bize eşlik etti. Yol boyunca sağımız solumuz yemyeşil ormanlarla çevriliydi. Ancak bu güzellik, maden şirketlerinin kepçeleriyle yaralanmış, yeşilin kalbine saplanan bir hançer gibiydi.
Tozu dumana katan kamyonlar, kurumuş dereler ve suya hasret topraklar dikkat çekiyordu. Köylerde yaşayanların sayısı hızla azalıyor; kahvelerde çay içen yaşlılar dışında neredeyse kimse kalmamış. Çocuk sesleri duyulmuyor, orman köylülerinin geçim kaynakları olan eşekler, inekler, koyunlar ve tavuklar da giderek azalıyor.
Çevre gönüllülerinin çoğu, belli bir yaşa gelmiş emeklilerden oluşuyordu. Aramızda ne çocuk ne de genç vardı. Her biri, çocukluklarında yaşadıkları köyleri anlatıyor, karşılaştıkları manzara karşısında derin bir üzüntü duyuyordu.
Yol üzerinde Çavdar Köyü’nde kısa bir mola verdik. Köy meydanında büyük bir cami ve birkaç kahvehane vardı. Yaşlılar, yorgun ve umutsuz bakışlarla etrafa bakıyordu. Köyün eski muhtarı İhsan Garagün, her zamanki gibi canla başla bizimle ilgilendi ve çevre mücadelesinin zorluklarını paylaştı.
Latmos Ziyaretçi Merkezi
İlk durağımız Latmos Ziyaretçi Merkezi oldu. Burası, Karakaya Köyü’ne bağlı bir alanda bulunuyor. (Büyükşehir Yasası’yla köyler mahalleye dönüştü, ama bu başka bir hikâye.) Toprağın altı da üstü de binlerce yıllık tarihin izlerini taşıyor. Antik Karya Uygarlığı’na ait kaya mezarları, tapınaklar ve kaya resimleri bu bölgenin zenginliğini gözler önüne seriyor.
Merkezin duvarlarında, kaya resimleri, antik ve Bizans dönemleri, doğal yaşam ve bölgeye ömrünü adayan Alman arkeolog Anneliese Peschlow hakkında bilgiler yer alıyor.
Latmos’un mitolojik önemi de bir o kadar etkileyici. Yunan mitolojisine göre, Ay Tanrıçası Selene, Latmos’un çobanı Endymion’a burada âşık olmuş. Bu aşk hikâyesi, bölgeye mistik bir hava katıyor.
Merkezin bahçesinde, Latmos Platformu’ndan Prof. Dr. Varol Aydın bölgenin önemini, AYÇED’den Mehmet Vergili çevre mücadelesini, Aydın TEMA’dan Mehmet Özdemir ve Çavdar’ın eski muhtarı İhsan Garagün ise bu uğurda karşılaştıkları zorlukları (soruşturmalar, hapis cezaları, dayak ve tehditler) anlattı.
Merkezin yanındaki köy büyük ölçüde terk edilmiş. Kalan birkaç yaşlı, derme çatma bir kahvede vakit geçiriyor. Adnan Polat’a ait Polat Holding’in iş makineleri, dağları, yeşillikleri ve yaşanabilir alanları yok etmiş. Yaşlılar bu durumdan hiç memnun değil ve “Artık geç kalındı” diyerek iç çekiyor.
Kaya Resimleri ve Çörlenasarı Kalesi
Sonra birkaç kilometre ötedeki kaya resimlerini görmek için yola koyulduk. Bu resimleri, bölgeyi iyi bilen bir rehber olmadan bulmak neredeyse imkânsız. Bazıları kırmızı renkte ve iyi korunmuş, ancak bazılarını görmek oldukça zor; en ufak bir dikkatsizlikte kaza riski yüksek.
Kaya resimlerinden sonra Bağarcık Köyü yakınlarındaki Çörlenasarı Kalesi’ne yöneldik. Bizans dönemine ait olduğu söylenen bu kale, manzarasıyla büyüleyici. Yüksek olmayan bir kayalık tepe üzerinde yer alıyor. Sur duvarları moloz taşlarla örülmüş, giriş kapısının kenarları ise tahrip olmuş. Kaleye çıkışın iki noktası dikkat gerektiriyor; rehbersiz çıkmak tehlikeli.
Latmos’un Tehdit Altındaki Geleceği
Latmos, 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak koruma altında. Ancak avcılar, defineciler ve maden ocakları bölgeyi tehdit ediyor. Var olan ve yeni açılacak maden ocakları, Latmos’un doğal güzelliklerini ve kültürel mirasını yok etme riski taşıyor.
Dönüş ve Düşünceler
Günün sonunda Aydın’a geri döndük. Bu gezi, Latmos’u tam anlamıyla tanımak için yeterli olmadı. Melih Cevdet Anday’ın dediği gibi:
> “…Biz tarih duygusundan yoksunuzdur… Üstelik merak da etmiyoruz. Hani tarihimizle öğünüyoruz ya, tarihimizi bilmiyoruz ki…”
Kendi yurdumuzu tanımamak, değerini bilmemek büyük bir kayıp. Bir Alman arkeolog, dünyanın öbür ucundan gelip Latmos’u ikinci vatanı kabul ederken, bizler kaç kez burayı ziyaret ettik? Aydın, Muğla ve İzmir’de yaşayanlar olarak, yanımızdaki bu tarihi ve doğal zenginlikleri kaçımız keşfetti?
Oysa maden şirketleri, bu güzellikleri talan etmekte, iş makineleriyle doğa ve tarih yok edilmekte. Bu talan hızla sürüyor; yakında geriye görebileceğimiz pek bir şey kalmayabilir.
Latmos’a gidin, görün ve sahip çıkın.