Ülkemizin gündeminde çok önemli bir konu da göçmenler sorunudur! Bu konuda devam eden tartışmalar, birçok konuda olduğu gibi çözüme odaklı olacağı yerde, ırkçılıkla arasında kısa bir çizgi bulunan ve küresel sermayenin hep destek verdiği MİLLİYETÇİ AKIMLARI ciddi anlamda arttırmaya başlamıştır. Sosyal medyada ülkücülerin özellikle de ‘’TÜKÇÜLÜK’’ üzerinden milliyetçi sloganları çok fazla yer almaya başlamıştır? Peki sorun nedir ve nasıl bakmak gerekir?
BM Dünya genelinde mülteci sayısının 2024 Nisan ayı sonunda 120 milyona ulaştığını açıklamıştır. Özellikle de ülkemiz iktidarının da destekleyip fazlaca adapte olduğu Irak ve Suriye müdahaleleri ülkemizde mülteci sayısını ciddi olarak arttırmıştır. Küresel sermayenin daha da çok kazanmak ve geleceğinin garantisi olarak ülkeleri bölmek, daha çok sömürmek, kaynaklarına el koymak için yarattığı çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen kişilerin sayısı rekor düzeylere ulaşırken; Türkiye dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmayı sürdürmektedir.
Türkiye, yaklaşık 3 milyon 96 bin 157 kişi Suriyeli olmak üzere 4,5 milyon mülteciyi barındırmaktadır.
Bunların içinde yaklaşık olarak 651 bin Afganistanlı, 102 bin Iraklı, 222 bin Pakistanlı , 32 bin İranlı 22 bin civarında Filistinli mülteci olduğu belirtilmektedir.
Olayı çok boyutlu olarak ele almak gerekir?
1- AKP bu göçmenleri insanı gerekçelerle değil, mülteci durumuna düşen bu insanlar üzerinden zengin batı ülkelerinin baskısı ile ve onlarla pazarlık yapabilmek için ülkemizde tutmaktadır. Umarız başka nedenler ise yoktur?
2- Bir önemli konu da özellikle de Afganları düşündüğümüzde terördür. Aslında İslami terörün dünyada ağırlığı oldukça fazla ise de bu terör örgütlerinin tamamına yakını başta CIA olmak üzere küresel egemenler tarafından yaratılmış ve kontrol edilmektedirler! Örneğin Afganistan’daki en kanlı terör örgütlerinden Taliban ve diğer terör Örgütlerini SSCB ye ve sosyalizme geçiş yolundaki Afganistan’a karşı, ABD’nin yarattığı ve örgütlediği çok iyi bilinmektedir?
3- Aslında en önemli sorun ise ülkemizde milyonlarca işsiz olup, iş bulabilenlerin çoğu da sefalet ücretiyle çalışırken, özellikle de gençlerimizin %30 dan fazlası işsiz iken, bu mültecilerin yasal veya kaçak olarak düşük ücretlerle çalıştırılıp, hem kendilerinin dolaysıyla da bizim işgücü üzerindeki sömürünün çok fazla artmasıdır.
4- AB ülkeleri de çoğunluğu kendi sömürgelerinden gelenlerle, ülkemiz ise mültecilerle Araplaşmaktadır, (AB ülkelerinde 2 milyona yakın Türk ve 5 milyon civarında Faslı olmak üzere ciddi anlamda bir İslam nüfusu yaşamaktadır.) Araplaştıkça demokrasi dahil tüm medeni ilişkilerde geri gitmektedir.? Örneğin batıda son yıllardaki toplumsal hareketlerde sömürü düzenine karşı yapılan eylemler çok azalmıştır. Özellikle bu kesim karşı çıkışlarını düzene karşı değil, kültürel özelliklere, insani ilişkilere yöneltmiş durumdadırlar?
Son olarak ise tüm bu gerekçelerin hiçbiri ırkçılık düzeyindeki mülteci düşmanlığını haklı gösteremez? Birey olarak mültecileri suçlamak, onlara düşman olmak hiçbir sorunu çözmeyecektir.
Bu düşünce de olanlara Yılmaz Güney’in 1971 yapımı “Baba” filmini izlemelerini ve bu filmde Almanya’ya, Almanların yapmak istemediği işleri yapmak için işçi olarak gitmek İSTEYEN TÜRKLERİN SAĞLIK MUAYENESİNDE DİŞ KONTROLÜ SAHNESİNİ ve baş karakter Cemal’in dişlerinin eksik çıkması nedeniyle Almanya’ya gidememesini ve bu durumun onun hayatını nasıl etkilediğini tekrar tekrar izlemelerini tavsiye ederim.
Başta da söylediğim mülteci sorunun yaratan kendileri değildir. Mülteci sorunu gibi, insanlığı kıyamete götüren tüm sorunların çözümü, küresel sermayeye karşı, küresel çapta verilmesi gereken mücadeleyi başlatılmasıdır. Dünya da Sol hareketin haline baktığımızda ise en önemli sorun bence budur! Irkçılık ise küresel sermayenin kışkırttığı iğrenç bir insanlık ayıbıdır.? Lütfen dikkatli olalım?