KİMDİR BU APO?
SADECE BİLİNENLERE GÖRE,
ÜLKÜCÜ MÜ, ÇAYANCI MI, PERİNÇEKÇİ Mİ, KÜRTÇÜ MÜ?
Ülkemizin tüm kurumları ve ekonomisinin çöktüğü ve bu kadrolarla düzeltilebileceği hakkında en ufak bir umut bile bulunmayan bir ortamda yaşamaktayız! Böyle bir ortamda doğal olarak yasaklar, tutuklamalar, gözaltılar her gün daha çok artmakta Anayasanın ise daha da antidemokratik hale getirilmesine mi çalışılmaktadır?

Böyle bir ortamda AKP’nin ilk başvurduğu şey 2013 de yaptığı gibi APO ve PKK yı kullanarak DEM Partinin bu Anayasa konusunda oylarını alabilmektir. Üstelik bu sefer herhalde Kürtlerin en son güveneceği isim olan Türk milliyetçiliğinin ağababalarından Bahçeli tarafından yapılan çağrıya DEM P., APO ve PKK hemen koşarak kabul cevabı vermişlerdir. Bu kişi ve örgütler arasındaki samimiyetsiz trajikomik görüntüler en az bunları onaylayan liberal solcular kadar insanların midesini bulandırmaktadır. Ben gerçekten en fakir bölgede yaşayan Kürtlerin ciddi sorunları olduğuna inananlardanım. Ama bugüne kadar güya bu amaçla kurulan DEM Parti de içinde olmak üzere tüm partilerin hepsinin başta toprak ağaları olmak üzere Kürt egemenlerine hizmet verdiğini düşünürüm. Tamamen ABD kaynaklı PKK nın ise son bildirisinde de açıkladıklarına baktığımızda göreceğimiz gibi hiç de samımı olmadığını düşünüyorum.

Bu nedenle 2. Defadır BAŞ AKTÖR yapılan 23 yıldır İmralı da hangi koşullarda yaşadığı pek bilinmese de normalde PKK yönetiminde pek fazla etkinliği kalmamış olması gereken. APO nun hayatına ve ilişkilerine satır başlarıyla bakmak istedim.
1-Kendi söylemine göre annesi Türk, çiftçilik yapan babası Kürt kökenlidir. Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi Ömerli (Amara) köyünde Ömer Öcalan (1907-1975) ve Üveyş Öcalan (1922-1993) çiftinin yedi çocuğundan ilki olarak doğmuştur.
2-ÇOCUKLUK YILLARINDA TÜRK ASKERİ OLMAK İSTEDİ. FAKAT ASKERİ LİSE SINAVINI KAZANAMAYINCA 1966-69 döneminde Ankara’da bulunan Anadolu Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi’nde okudu ve buradan mezun oldu.
3-Kamudaki çalışma ve Üniversite hayatı ise oldukça ilginçtir.? 1969 yılının temmuz ayında 1970 yılının Ekim ayına kadar Diyarbakır’da kadastro memurluğu yapmış. Diyarbakır’daki görevinden, Bakırköy Tapulama Müdürlüğüne atanıp İstanbul’a gelmiş ve. 1971 yılında da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine kayıt yaptırmış, Aynı yıl Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine yatay geçiş yapmıştır. Burada okurken de1 Aralık 1971 tarihinde devlet bursu almıştır. Ancak burs almak için belirlenen yaş sınırını (21 yaş) geçtiğinden bu durum, bursun verilmesinin mevzuata aykırı olduğu anlamına geliyordu. Buna rağmen bursu almış ve 17 Şubat 1972 tarihinde taahhütname imzalamıştır.
4- LİSE YILLARINDA MUHAFAZAKAR BİR ÖĞRENCİ OLAN ÖCALAN; SIKLIKLA MALTEPE CAMİİ’NE GİDİP NAMAZ KILMIŞ, ANTİ-KOMÜNİST AKTİVİTELERE KATILMIŞ, NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN TOPLANTILARINA VE ABD NİN ÖRGÜTLEDİĞİ KOMÜNİZMLE MÜCADELE DERNEĞİNİN DÜZENLEDİĞİ REFİK KORKUT’UN TOPLANTILARINA GİTMİŞTİR.(Komünizmle mücadele Derneklerini ayrıca yazacağım
5-Üniversite yıllarıyla SOL? görüşlere karşı ilgi duymaya başlamıştır. Bundan dolayı; 1970 yılında İstanbul’da Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) şubesi üyesi olarak politik faaliyetlere başlamıştır., Yine bu yıllarda aslında temelinde MDD gibi Milliyetçi bir tez bulunan MAHİR ÇAYAN ÇİZGİSİNDEKİ THKP/C İLE İLGİLENMİŞ VE SBF’DE KENDİSİNİ ÇAYAN CI OLARAK ADLANDIRAN GRUP İÇERİSİNDE YER ALMIŞTIR.ÇEVRESİNDEKİLERE, “DENİZ GEZMİŞ VE MAHİR ÇAYAN’IN GERİLLA YÖNTEMLERİNİ BİRLEŞTİRMEK GEREKTİĞİNİ” SÖYLEMİŞTİR.
5-31 MART 1972 TARİHİNDE, DOĞU PERİNÇEK LİDERLİĞİNDEKİ TÜRKİYE İHTİLALCİ KOMÜNİST PARTİSİ TARAFINDAN YAYINLANAN ŞAFAK BİLDİRİSİ’Nİ SBF’DE DAĞITIP. BU BİLDİRİYİ DAĞITMAK SUÇUYLA NİSAN 1972 TARİHİNDE GÖZALTINA ALINMIŞ VE YEDİ AY MAMAK ASKERİ CEZAEVİNDE TUTUKLU KALMIŞTIR. 1973 yılında Ankara’da arkadaşlarıyla kiraladığı bir evde siyaset toplantıları düzenlemeye başlamıştır. 1974 yılında bir grup öğrenci ile birlikte Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneğini kurmuştur. Ankara’da kurulan dernek, kısa bir süre içinde Güneydoğu Anadolu’ya taşınmış ve bölgedeki gençler arasında propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur. Dernek 1975’te komünizm propagandası yapması sebebiyle kapatılmıştır.
6-27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesi Fis köyünde Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’nin kurucuları arasında yer almıştır. Toplantıya 22 kişi katılmış, iki kişi ise katılacağını belirttiği hâlde gelmemiştir. Öcalan, yedi kişilik parti yönetiminin genel sekreteri ve lideri seçilmiştir. Katılan veya katılacağını belirten 22 kişiden yedisinin ilerleyen dönemde Öcalan’ın talimatıyla öldürüldüğü, eşi Kesire Yıldırım dâhil olmak üzere beşinin hain ilan edildiği ancak kaçmayı başardığı, beşinin yönetim tarafından sorgulandığı, ikisinin hapishanede intihar ettiği, birinin ise Celal Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği tarafından öldürüldüğü çeşitli kaynaklarda yer almıştır. PKK kurulduğu andan itibaren başta ABD olmak üzere, İran, Suriye, başta Yunanistan ve Almanya olmak üzere diğer Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Rusya Federasyonu birçok devlet tarafından dolaylı veya doğrudan destek görmüştür.
7-Bu konuda en önemli araştırmalardan birini yapan 24.01.1993 de arabasına konan bombayla katledilen UĞUR Mumcu dur. . Cumhuriyet gazetesindeki 9 Ekim 1992 tarihli yazısında Uğur Mumcu şöyle yazmıştı: “Bugün PKK örgütü arasında kim bilir kaç ajan var? Yalnızca MİT ajanları mı? Ortadoğu ajan kaynıyor. Kürt örgütleri arasına sızmış kim bilir kaç CIA ajanı görev yapıyor?” diye soruyordu. 15 Ekim’de ise “Gazetecinin görevi gerçeği aramaktır. Kürt sorunu konusunda bu köşede yapmaya çalıştığımız da budur. Örneğin Abdullah Öcalan kimdir? PKK nasıl kurulmuştur? Bunları araştırıyoruz. Bu araştırmaların başlangıç noktası Öcalan’ın kimliğidir.
Yine 11.11.2010 günlü HABERTÜRK gazetesinde ‘’Habertürk’ün fotoğrafına ulaştığı APO nun kayınpederi Ali Yıldırım’ın Türkiye’nin ilk istihbarat teşkilatı olan Milli Emniyet Hizmetleri Riyasetinde (MAH) çalıştığı biliniyor. Ali Yıldırım karşı çıksa da kızı Kesire’nin 1978’de Öcalan ile evlenmesine engel olamadığı’ ’yazmaktadır. Güldal Mumcu, kitabında ‘’ öldürülmeden önce eşinin ulaştığı gerçekleri şöyle anlatıyordu: “Uğur, Türkiye’de yaşanan terör olaylarını, Kürt isyanlarının karmaşık arka planını araştırdıkça, tahmin edilemeyecek birçok ilişkiye, ilginç bağlantılara; CIA, MOSSAD ve MİT ile Emniyet ve askeri istihbarat dahil birçok ülkenin istihbarat örgütünün varlığına ve bu arada Barzani’nin MOSSAD ve CIA ile ilişkilerini ortaya koyan yayınlara ulaşıyordu.’’

8 -İşte çok garip ilişkiler ağında yetişmiş olan bu APO ,NUN 1978’DEN YAKALANDIĞI 1999 YILINA KADAR, LİDERİ OLDUĞU PKK TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN ŞİDDET İÇEREN OLAYLAR SONUCUNDA 4.472 SİVİL, 3.874 ASKER, 1.225 KÖY KORUCUSU VE 247 POLİS ÖLMÜŞ; 6.036 SİLAHLI SALDIRI, 3.071 BOMBALI SALDIRI, 388 SİLAHLI SOYGUN GERÇEKLEŞMİŞ VE 1.046 İNSAN KAÇIRILMIŞTIR.
8- İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 1992 ve 1995 yılları arasında, Öcalan’ın yönettiği PKK tarafından; çoğunluğu devlet memuru, öğretmen ve sivil olmak üzere en az 768 kişinin yargısız şekilde infaz edilerek öldürüldüğüne ve aynı zaman aralığı içerisinde örgütün gerillaları tarafından gerçekleştirilen 25 farklı katliamda 39 kadın ve 76 çocuk dâhil toplam 360 sivilin katledildiğine inanılmaktadır. Güya uğruna savaşılan Düzinelerce Kürt köylü, Öcalan’ın emri ile işbirlikçi veya muhbir oldukları şüphesiyle kaçırılmış ve öldürülmüştür. 1995 ve 1999 yılları arasında, örgütün çoğunlukla kadınlardan oluşan “intihar timleri” tarafından Türkiye genelinde 21 farklı intihar saldırısı gerçekleştirilmiştir. 1980’li yıllardan 1998 yılına kadar PKK mensupları tarafından özellikle sivillere ve esirlere karşı işlenen insan hakları ihlallerini kınayan Uluslararası Af Örgütü; işlenen bu suçlardan dolayı Öcalan’ın adil bir şekilde yargılanmasını istemiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü de insanlığa karşı suç işlediği düşünülen Öcalan’ın sığınma talebinin hiçbir ülke tarafından kabul edilmemesini istemiştir.

Ne dersiniz bu APO ile TERÖRSÜZ TÜRKİYE yaratılabilir mi?
Not: Yazımda geçen bilgilerin tamamı yayınlanmış ve halen internet üzerinden ulaşılabilinecek kaynaklardan alınarak derlenmiştir.