Kuşadası ve Ülkem Üzerine
Adaya geleli iki gün oldu. Kadınlar Denizi hakkında kısa bir video çektirmiş Ömer Günel.
Videoda bir hanım soruyor:
“Başkan Ömer Günel başarılı değil mi?”
Adam cevaplıyor: “Ben yazlıkçıyım. Dört aydır Kadınlar Denizi’ndeyim. Yeni geldim daha… Çok başarılı.”
Ya da bir dergi –adı sanı ilk defa duyulan, muhtemelen ilk haberi bu– Ömer Günel’i “en başarılı belediye başkanı” seçmiş.
Yahu, kimi kandırıyorsunuz?
Altı senedir 4. Sokağa bir yama asfalt yaptılar, o da altındaki lağım sızıntısı bastırılsın diyeydi. Asfalt dedikleri garabet paramparça. Altından borular, kauçuk parçaları çıkıyor. Dolmuşlar, eğimden dolayı kapılarını zor açıyor. Aydınlı bir CHP encümen üyesinin yaptığı inşaatın iki yıldır verdiği zararı biz çektik; belediye, valilik ve emniyet idare etmekten yoruldu. Ne kıymetli inşaat sahibiyse, şimdi de yolun yarısını inşaat artığı kumlar, taşlar, demirler, çuvallar, kireçler kaplamış.
Bu derece umursamaz insanların, saygısız kişilerin baş tacı edildiği bir ortamdayız. Kendi dergilerinin “başkanı” olmuş; ne fark eder? Röportaj yaptırsan ne olur, parayla ekrana çıksan ne olur? Realite ortada!
Tüm Kuşadası ve çevresi –Davutlar vs.– apartmanlarla doldu, Ömer Efendi.
Sizin yerel yönetim anlayışınız, içinizdeki çekişmelerle birlikte CHP artık birçok Aydınlı için doğru bir siyasi parti gibi görünmüyor.
Geçen seçimdeki oy kaybınızı unutturdunuz da, son anda 3750 oy farkla kazandığınız seçimi bir zafer gibi sunuyorsunuz!
Hoş, sizin hikâyeniz, bu ülkede yaşananların yanında çok sığ kalıyor.
Yani lafın özü şu:
Ömer Günel, sen de, bizim mahallenin bakkalı da bu alemde meçhulsünüz. Daha önemli meselelerimiz var.
Siz sahneden çekilebilirsiniz artık. Gösteri devam ediyor!
1970’li yılların ortasında cemaat ve tarikatlar şirketleşti, sanayici oldular. Sağ iktidarların devlet destekleriyle büyüyerek holding haline geldiler. TÜSİAD yerine farklı iş insanı derneklerinde örgütlendiler.
Ya da AKP, CHP, MHP çevresindeki siyasetçiler, yerel yöneticiler, iş insanına dönüşüp ticarete atıldılar.
Bazı örnekler:
TUSKON (FETÖ bağlantılı): 55 bin iş insanı, 140 bin şirket.
MÜSİAD: 7 bini aşkın üye, 35 bin işletme.
TÜMSİAD: Menzil ağırlıklı, 15 bin üye.
ASKON: 3 bin üye, 15 bin şirket.
Bu yapıların Türkiye ekonomisindeki payını siz düşünün.
AKP, 2003 yılında bu sanayi altyapısının üstüne kuruldu. 20 yıldır bu cenaha ne kaynaklar aktarıldı, siz hesap edin.
Peki bu holdingler devlete ne kadar vergi ödüyor?
Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon, MNG gibi şirketler hiç vergi rekortmeni oldu mu?
Ben duymadım.
Sordum, öğrendim:
TC Gelir İdaresi’ne vergi ödemiyorlar. Ama suç da işlemiyorlar. Çünkü 02.01.2004’te AKP’nin Vergi Usul Kanunu’na eklediği 40/10 maddesi sayesinde, vergilerini “bağış” yoluyla ödeyebiliyorlar.
Nasıl mı?
Vergilerini isterlerse devlet yerine, İçişleri Bakanlığı tarafından “Gıda Bankacılığı” yapmasına izin verilen dernek ve vakıflara bağışlıyorlar. Bu derneklerin bazıları:
Deniz Feneri Derneği
Kimse Yok Mu Derneği
Dost Eli Derneği
Cansuyu Yardımlaşma Derneği
Beşir Derneği
İHH
Hayrat Yardım Derneği
Örnek:
100 milyar vergi borcu olan bir şirkete deniyor ki:
“50 milyar lira bağış yap. Biz sana 100 milyarlık kömür, erzak, temizlik malzemesi faturası verelim. Git, Maliye’ye ver, vergi borcunu kapat. 50 milyar senin kârın.”
Yerel yönetimler de bu düzenin neresinde duruyor acaba?
İşte bu sistemle devletin vergi geliri azalıyor, sistem değiştiriliyor.
Bugün hazine tamtakır. Şimdi de vergi ve zamlarla halktan para toplanıyor. Eğitim çökmüş, insanlar lokanta vitrinlerinde yutkunuyor. Kültür ve sanatın böylesine sefalet yaşadığı başka dönem olmadı.
Sanatı seven gibi görünen siyasetçiler, ancak protokolden çelenk gönderip kokteylde görünmekle yetinir. Onların sanatseverliği bu kadardır.
Siz siz olun, bu saçmalıklardan uzak durun.
Dayanın!
Tiyatroyla, kitapla, gazeteyle bu acımasız günlere…
Son not:
Kadınlar Denizi’nin kumlarındaki cam kırıkları bitmek bilmiyor. Duvarlardaki rezalet 23 Nisan’da kendini gösterecek.
Önüne gelen, eline üç-beş şezlong alıp “bu alan benim” diye sahile yerleşiyor. Valilik “işletmeler şezlong koyabilir” demiş. Tam bir orman kanunu!
O izbe görünümlü, dükkan süsü verilmiş yapılar…
Yalnızca ben mi utanıyorum?
Uyarıyorum seni Ömer Günel:
O tahta merdivenler kırık, çürümüş, ayakları boşlukta.
Birini bu dünyadan alıp götürmesi an meselesi!
AKP’li dostlarının dediği gibi:
GÜNAHI BOYNUNA!
Yada…
ALLAH MUHAFAZA!