Son günlere baktığımızda Sınır komşumuz Suriye bölgemizin ve dünya gündeminin tepesine oturdu. Suriye 1946 da sömürgeci Fransa tarafından terk edilince bağımsız bir devlet haline dönüştü. 1961 yılında Mısır ile birleşti ancak 1963 te ayrıldılar. 2024 yılına kadar’da Esad ailesi tarafından yönetildi. 23.500.00 kişilik nüfusa sahip olan bu ülke 2010 yılından itibaren kaynayan kazan haline döndürüldü. Esasında orta doğu ülkelerinin ortak kaderidir bu. Kuzey Afrika’dan başlayıp Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Lübnan, Filistin, Suriye, Irak ta sona eren ülkelerin ortak kaderi Sömürge Ülkeleri olmaları, emperyalist ülkelerin işleri bittikten sonra bu Ülkeleri sorunlarla basbaşa bırakıp gitmeleridir. Bu ülkelere gerçek anlamda anayasa’ya ve buna bağlı olarak Demokrasi, Cumhuriyet, Hak, Hukuk, Adalet kavramlarının olmasına izin verilmemiştir.
Bu arada orta doğu ülkeleri ve siyaseti denildiğinde, “Büyük Ortadoğu Projesi’ne” göz atmadan geçemeyiz diye düşünüyorum. “BOP” 2004 yılında düzenlenen G-8 Toplantısında Amerika tarafından ortadoğu ile batı ülkeleri arasındaki fırsatların değerlendirilmesi amacı ile ortaya atıldı. Bu projeye Kuzey Afrika ülkeleri, ortadoğu ülkeleri, Somali, Sudan, Cibuti, Afganistan ve Pakistan dahil edildi. Ülkelere bakınca esas amacın ne olduğu ortaya çıkmıyor mu? Söz gelişi Cibuti dediğimiz ülke Fransa ile hangi fırsatları değerlendirecek acaba? Biz yine Suriye’ye dönelim ve son durumuna bakalım. Suriye 2023 yılı sayımına göre 23.500.000 nüfusa sahip, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerinde 142.000 Personeli olan bir ülke. 2010 yılında başlayan iç huzursuzluklar siyasi ve askeri müttefiki Rusya tarafından kontrol altına alınıyordu. Zaman zaman İran’ da Radikal İslam terör örgütlerinin ülkeye girmemesi ile uğraşıyordu. Son yıllarda Rusya – Ukrayna savaşı ve İran iç siyasetinin kargaşası ile her ülke kendi içine kapandı ve Esad yalnız bırakıldı. Nüfusunu Sünni, Şii, Hristiyan, Süryani, Dürzi ve Yahudi toplumlarının oluşturduğu Suriye’de başlıcaları Seyyidin Şehitleri, Bedir Örgütü, Hizbullah Tugayları, Barış Bölükleri, Işid , Cihatçı Selefleri, Pyd, Ypg ve Heyeti Tahriri Şam ( HTŞ ) olan tam 25 Radikal Terör Örgütü yer kapma savaşına girişti. Sonunda HTŞ denilen Şam Kurtuluş Heyeti öne çıktı.
Suriye denilen ülkeyi 23 Kasım ile 7 Aralık tarihi arasında teslim aldı. Önce Esad ve ailesi Rusya ya iltica etti. Suriye Ordusu elemanları da; doğru dürüst silah kullanmadan ortadan kayboldular. Bu arada Amerikanın maşası İsrail fırsatı ganimete çevirdi. Son üç günde Başkent Şam’ın altına üstüne getiriyor. İstihbarat binasını, Nüfus Dairesini, Tapu Dairesini ve Resmi Dairelerin hepsini bombaladı. Ne ABD, ne RUSYA , ne NATO ne de İslam Aleminin sesini duydunuz mu? Bir kaç günden bu yana yurdumuzda yaşayan Suriye vatandaşları yanında bizim vatandaşlar da neyin sevincini gösteriyor anlamak mümkün değil. Bence yurdumuzun başına yeni bir bela gelecek. Çünkü ortada görüşme yapılacak Suriye Devleti kalmadı, Suriye topraklarını koruyacak askeri güç kalmadı. Bunların sonucu olarak ta sınır Güvenliğimiz kalmayacak demektir. Bugüne kadar Esad muhalifleri yurdumuza göç etmişlerdi. Umarız ki; yaşanan kaos ortamından sonra Esad yanlılarının yurdumuza göç etmelerini yaşamayız. Ülke olarak soğukkanlı bir şekilde olan biteni izlemeliyiz. Her guruba eşit mesafede durmalıyız. Ve en önemlisi Suriye topraklarını Netanyahu ya bırakmamalıyız. Bu senaryo ile “BOP” nin gerçekleşmesi için Türkiye ve İran üzerine oyunlar oynanması başlayacak demektir. Libya, Mısır, Filistin, Lübnan, Irak ve Suriye den alacağımız en büyük ders:
Düşenin dostu olmaz. Ve Ortadoğu siyaseti Gayya Kuyusu demektir. İçine düşeni yakıp kavururken herkes seyreder.
Hep söylediğim gibi; Toplum olarak, Ruh ve Beden sağlığımızı korumamız gerekiyor.
Saygılarımla. 11.12.2024