KESK 12 EYLÜL BİLDİRİSİ
12 Eylül Zihniyeti Sivil Görünümle Devam Ediyor!
1980’li yıllarda toplumsal hareketlerin kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltmesi karşısında emperyalistler ve uluslararası sermaye yerli işbirlikçi sağcı, faşizan yönetimleri desteklemiş, gerektiğinde askeri darbeleri teşvik etmiş ve arkasında durmuşlardır. Bu yıllar kapitalizmin yapısal krizlerinden birini yaşadığı ve krizi aşmak için neo liberal politikaları devreye soktuğu, emeğe ve kazanılmış haklara saldırının fitilini ateşlediği yıllardır.
Ülkemizde de günümüzde AKP rejimin uyguladığı ekonomik politikaların bir benzeri olan 24 Ocak kararlarının hayata geçirilmesi için emekçilerin ve toplumun kuşatma altına alınması, toplumsal muhalefetin etkisizleştirilmesi hedeflenmişti. Sivil darbe koşulları olmadığından uluslararası sermayenin gereksinim duyduğu ucuz işgücünün temin edilmesi, sosyal hakların budanması, her tür muhalif örgütlenmenin dağıtılması için askeri darbeye karar verilmiş ve 12 Eylül günü düğmeye basılmıştır.
ABD’nin ‘bizim çocuklar başardı’, dediği 12 Eylül faşist darbesi, emperyalizmin ve sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleşmiş, uluslararası tekellerin ihtiyaçlarına yönelik kurulan muhafazakâr-sağ dünya düzeninin Türkiye’ye giriş kapısı olmuştur. Darbe sırasında on binlerce kişi tutuklanmış, idam edilmiş, işkencelerden geçirilmiş, fişlenmiş, sendikal hak ve özgürlükler askıya alınmış, muhalif sendikalar kapatılırken devlet güdümlü sendikaların önü açılmıştır. Generaller sermayenin sözcüleriyle el ele kol kola faşizan baskılarla toplumu nefessiz bırakırken bir yandan da Ortadoğu krallık rejimlerinin de desteğiyle gerici eğitimin temel taşlarını döşemişlerdir.
Aradan 43 yıl geçti! Ne yazık ki, halklarımızın, emekçilerin ve gençlerin yaşamlarına bir karabasan gibi çöken 12 Eylül’ün karanlığı, dünden bugüne faşizan anlayışıyla birlikte sürmektedir. Emperyalizmin ve sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen faşist darbenin yarattığı siyasal-toplumsal iklim, bugün AKP+MHP iktidar bloğu eliyle sürdürülmektedir.
12 Eylül’de askeri üniformayla darağaçlarında, cezaevlerinde ve sokaklarda gerçekleştirilen faşist baskı ağı, bugün sivil darbe uygulamalarıyla tüm ülkede özgürlük ve demokrasi alanlarını kuşatmaya almış, toplumu nefessiz bırakma ile yüz yüze getirmiştir. Ülkemiz siyasi, ekonomik ve askeri bakımından emperyalizme daha da bağımlı hale getirilmiş, gericilik toplumsal yaşam alanlarını kuşatmış, seküler yaşama dönük saldırılar hiç olmadığı kadar artmış, 12 Eylül’den geriye kalan anti demokratik anayasa dahi AKP tarafından fiilen ortadan kaldırılmış, tam bir anayasasızlık süreci yaşatılmaktadır.
Farklı kimlikler ve kültürler üzerindeki baskılar 12 Eylül’den bugüne artırarak devam etmiş, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere farklı kimlikler yok sayılmış, inkâr ve asimilasyon politikaları en ağır şekilde hayata geçirilmiştir.
15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle sivil darbe uygulamalarını hayata geçiren AKP iktidarı OHAL KHK’larıyla da siyasal ve ekonomik yaşamı abluka altına almıştır.
14 Mayıs 2023 genel seçimlerinden sonra bu baskılar daha sistematik bir hal almış, yaşam biçimlerine müdahaleye, ÇEDES gibi projelerle eğitimin gericileştirilmesine, toplumsal ilişkileri kendi ideolojik referanslar temelinde şekillendirme girişimlerine, konser, festival yasaklarına dek varmıştır.
Grev hakkı başta olmak üzere sendikal hak ve özgürlükler ya yasaklanmış ya da kağıt üzerinde kalmış, kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkı sonucunu iktidar ve yandaş sendikanın belirlediği göstermelik ve etkisiz bir mekanizmaya dönüştürülmüş, toplantı ve gösteri hakkı, örgütlenme özgürlüğüne dönük saldırılar artmıştır.
Bugün doğamız ve kentlerimiz sermayenin, rantiyenin yağma alanına çevrilmiştir. En son Akbelen’de ormanlık alanların yok edilmesi, güvenlik gerekçesiyle ormanların yakılması, Hatay Dikmece’de zeytinlik alanların kamulaştırılması gibi saldırılar doğamızı, suyumuzu, ormanlarımızı, derelerimizi, kısacası nefes aldığımız tüm alanları kapsamıştır.
Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeleri AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilmiş, kamu hizmetlerinin tasfiyesi süreci özelleştirme politikaları ile hızlandırılmış, eğitimden sağlığa tüm kamu hizmetlerinde özel sektörün desteklendiği politikalar/yasal düzenlemeler artırılmıştır. Ülkenin kaynakları, halktan toplanan vergiler özelleştirmelerle, hazine garantileri ile sermayeye, yandaşlara peşkeş çekilmiştir.
Bütçelerde kamu yatırımlarına ayrılan paylar gittikçe azaltılmış, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi yandaş konfederasyonlarla yapılan ‘toplu sözleşmelerle’ düşük ücretlere, güvencesiz istihdama mahkûm edilmiştir.
İçte ve dışta uyguladığı savaş politikaları ile ülkeyi tam bir cehenneme çeviren AKP iktidarı, Kürt sorununun demokratik, barışçıl ve diyaloğa dayalı siyasal çözümü yerine bir kez daha silaha, çatışmalara, kayyum politikalarına, parti kapatma davalarına, kitlesel tutuklamalara, cezaevlerinde işkence uygulamalarına vb. sarılmıştır.
Halkın büyük çoğunluğunun yoksulluk ve sefalet içinde yaşadığı, özgürlüklerin kısıtlandığı, askıya alındığı, gençlerin gelecek umutlarının yok edildiği, yaşam tarzlarına inceltilmiş gerici dayatmalarla müdahale edildiği, kadınların kazanılmış haklarının dahi birer birer ortadan kaldırılmak istendiği günümüz koşullarında 12 Eylül’ün izinden gidenlere karşı demokrasiyi, barışı, laikliği, emeğin haklarını kazanmanın yolu emek ve demokrasi güçlerinin birlikteliğinden ve ortak mücadelesinden geçmektedir.
KESK olarak, tüm saldırıları geriletmeye, barışı egemen kılmaya, laik, demokratik bir ülke temelinde halkların özgürlüğü ve eşit yurttaşlık talepleriyle, yeni bir demokratik anayasayı hayata geçirinceye dek toplumsal muhalefetin tüm unsurlarıyla birlikte ortak mücadeleyi esas almaya devam edeceğiz.
12 Eylül’ün 43. Yılında darbeyi bir kez daha kınıyor, askeri-sivil darbe zihniyetine karşı fiili ve meşru mücadeleyi yükseltme kararlığımızı ifade ediyoruz.
KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU KESK YÜRÜTME KURULU